Vakta ki Hak teâlâ, zekatı eyledi farz.
Karun kabul etmeyip, hemen etti itiraz.
Sonra, adamlarıyla görüşerek bu şeyi,
Dedi: (Gidip çağırın, falanca fahişeyi.)
Anında onu bulup, getirdiler yanına.
Bin dirhem gümüş verdi, o fahişe kadına.
Dedi ki: (Sana daha, çok şeyler vereceğim.
Ve seni, pek yakında çok zengin edeceğim.
Buna karşı benim de, senden bir isteğim var.
Yarın filan meydanda, toplanacak insanlar.
Musa dahi oraya gelince teklifimle,
Diyeceksin ki, Musa, zina etti benimle.)
Ertesi gün olunca, cümle beni İsrail,
Karun’un davetiyle meydana oldu dahil.
Sonra Musa Nebi’ye dedi ki gidip bizzat:
(Gel, beni İsrail’e eyle biraz nasihat.)
O dahi kabul edip onun bu teklifini,
Teşrif edip, anlattı dinin emirlerini.
Buyurdu ki: (Hırsızlık etmeyin ki siz sakın,
Cezası pek büyüktür hırsızlık yapanların.
Sopa ile vurulur, iftira edilirse.
Elbette öldürülür, evli zina ederse.)
O an Karun dedi ki: (Öyle diyorsun, ancak,
Sen de bir suç işlersen, o zaman ne olacak?)
Musa aleyhisselam buyurdu ki cevaben:
(Ceza tatbik edilir bana da yine aynen.)
Dedi: (Beni İsrail, diyorlar ki hakkında,
Düşüp kalkıyormuşsun sen filanca kadınla.)
Musa Nebi üzülüp, çağırdı o kadını.
Sordu ona, bu işi yapıp yapmadığını.
Peygamberlik nuruyla buyurdu ki: (Ey kadın!
Sen Allah hakkı için iftira etme sakın.)
Korku geldi kadına, titredi birden içi.
Dedi ki: (Hayır hayır, yapmadın sen bu işi.
Lakin senin hakkında etmem için iftira,
Karun beni aldatıp, verdi çok mal ve para.)
Musa Nebi, secdeye koydu hemen başını.
Dedi ki: (Ya ilahi, ver onun cezasını!)
Sonra kalkıp secdeden, buyurdu ki: (Muhakkak,
Beni, Karun’a dahi gönderdi cenâb-ı Hak.
Kim ona tabi ise, gitsin onun yanına.
Beni tercih edenler, ayrılsınlar bu yana.)
Sadece iki kişi onunla kaldı o gün.
Diğerleri, Karun’dan ayrıldılar topyekün.
İnsanlar neticeyi bekliyorken korkarak,
Musa Nebi buyurdu: (Yut onları ey toprak!)
Yeryüzü, tamamiyle yutuverdi onları.
Bu sefer şöyle dedi İsrail oğulları:
(Kavuşabilmek için Musa onun malına,
Dua edip, geçirtti Karun’u yer altına.)
Musa Nebi işitip, niyaz etti: (Ya Rabbi!
Bütün servetini de helak et kendi gibi.)
O zaman, nesi varsa Karun’un tamamiyle,
Geçti yerin dibine onun bu muradiyle.
O çok mağrur olduğu sayısız servet, sâmân,
Kendisiyle birlikte hak ile oldu yeksan.
Böbürlendiği için dünya zenginliğiyle,
Kalmadı servetinden, bir nişan ve iz bile.
|