Hızır aleyhisselam, Mısır’ın çarşısında,
Giderken, bir dilenci belirdi karşısında.
Ve Hızır’a dedi ki: (Bana bir sadaka ver.
Allah da versin sana hayır ve iyilikler.)
Buyurdu: (Hak teâlâ eylesin sana ihsan.
Benim sana verecek bir şeyim yoktur şu an.)
Lakin yine isteyip o ikinci olarak,
Dedi: (İyilik versin sana da cenâb-ı Hak.)
Hızır aleyhisselam, cevabında dedi ki:
(Hak teâlâ her şeye kadirdir elbette ki.
Sana yardım etmeyi pek ziyade isterdim.
Lakin sana verecek bir şeyim yoktur benim.)
O, üçüncü olarak yalvardı ki bu sefer:
(Allah rızası için, bana bir sadaka ver.)
Buyurdu ki: (Yanımda bir şeyim yoktur, fakat,
Tut benim elimden de, götürüp pazarda sat.)
Dilenci peki deyip, alıp gitti pazara.
Dörtyüz dirheme satıp, o kadar aldı para.
O alan da götürdü Hızır’ı hanesine.
Üç gün geçti, hiçbir iş vermedi kendisine.
Hızır aleyhisselam buyurdu ki: (Efendim!
Bana bir iş emret de, onu ifa edeyim.)
Efendisi, Hızır’a şöyle dedi o vakit:
(Yaşlısın, sana göre iş yoktur öyle basit.)
Buyurdu ki: (Ama ben yorulmam, sen iş emret.)
Dedi: (Madem şu taşı, şu filan yere naklet.)
Kalktı ve bir hamlede o taşı nakledince,
O kişi, bunu görüp hayret etti bir nice.
Zira taş ağır olup, kuvvetli altı kişi,
Ancak yapabilirdi bir saatte o işi.
Sonra ona dedi ki ileriki günlerde:
(Sefere gidiyorum, sen vekil kal bu evde.)
Hızır aleyhisselam buyurdu: (İyi, ancak,
Bir iş ver de öyle git bana da uğraşacak.)
Dedi: (Köşk yapacağım, hazırlığım yoktur hiç.
Ben gelinceye kadar, yap bari biraz kerpiç.)
O sefere gidince, Hızır aleyhisselam,
Kerpiç döküp, o köşkü yaptı ve etti tamam.
Efendi, o seferden döndüğünde evine,
Eskisinden daha çok hayrette kaldı yine.
Çünkü köşk yapılmıştı, gayet zarif ve muhkem.
Bu kısacık zamanda, bu, mümkün değildi hem.
Hızır’ın karşısında adam döndü şaşkına.
Ve sordu ki: (Sen kimsin, söyle Allah aşkına.)
Dedi ki: (Soruyorsun madem ki Allah için,
Öyleyse söyliyeyim doğrusunu bu işin.
Sen beni, köle diye satın almıştın, fakat,
Köle değil, Hızır’ım, işte budur hakikat.
Biri, benden sadaka istemişti geçende.
Lakin ona verecek hiçbir şey yoktu bende.
O ise, Allah için isteyince sadaka,
Dedim ki, götür beni, köle diye sat halka.
O da beni götürüp, sana sattı bu sefer.
Böylece beni görmek, oldu sana müyesser.)
O adam ağlayarak, öptü iki elini.
Dedi ki: (Bilemedim, ne olur affet beni.)
Kâfirdi hem o kişi, bir şey oldu gönlünde.
Hemen can-ü gönülden iman etti o günde.
|