Yattı hazret-i Ali Resulün yatağına.
Fedaya hazır idi nefsini her an Ona.
Hazret-i Cebrail’le Mikail’e, o zaman,
Şöyle bir emir geldi Hak teâlâ katından:
(Bu gece, arslanımın yanında bulununuz!
Onu, düşmanlarının şerrinden koruyunuz.)
Geldi Cibril-i emin, durdu başı ucunda.
Bekledi Mikail de gelip ayak ucunda.
Resulün çıkmasını beklerken gece küffâr,
Biri gelip sordu ki: (Burda ne işiniz var?)
Dediler: (Muhammed’i bekliyoruz şimdi biz.
Çıkar çıkmaz saldırıp, hemen öldüreceğiz.)
Dedi: (O, çoktan çıktı, yemin ederim size.
Ve bir avuç toprağı saçtı üzerinize.)
Kâfirler, başlarına götürüp ellerini,
Buldular o saçılan toprağın eserini.
Hemen hücum ettiler o haneye anında.
Gördüler, Ali yatar Resulün yatağında.
Ondan, Resulullahı hemen sual ettiler.
(Bilmiyorum) deyince, dönüp geri gittiler.
Zira çekinirlerdi Aliyyül Mürteza’dan.
Korktular bunun için, fazla bir şey sormaktan.
Hazret-i Ebu Bekrin evine gidip küffâr,
Kapıyı, hızlı hızlı çalmaya başladılar.
Kızı hazret-i Esma, kapıya çıktı derhal.
Onlar, Resulullahı ettiler ondan sual.
O cevap vermeyince, dövdüler fena halde.
Ve dediler: (Etrafa dağılalım o halde.)
Resulü bulmak için, Mekke’de dört döndüler.
Lakin bulamayınca, hep çılgına döndüler.
Velhasıl Resulullah, hazret-i Ebu Bekre,
Gelip hicret emrini, ona dedi bu kere.
Buyurdu: (Ya Eba Bekr, bana da hicret için,
Rabbimiz tarafından verildi bugün izin.)
O sual eyledi ki Resul-i müctebaya:
(Ben de beraber miyim sizin ile acaba?)
Resulullah, cevaben buyurdular ki: (Evet.)
Hazret-i Ebu Bekir sevindi buna gayet.
Ve hatta bu sevinci, oldu ki öyle içten,
Ağlayıp, gözlerinden yaş aktı bu sevinçten.
Dedi: (Ya Resulallah, hazır develerimiz.
Siz istediğinizi, lütfen kabul ediniz.)
Buyurdu: (Arzu etmem hediyeyi bu saat.
Develerden birini, bahasıyla bana sat.)
Hazret-i Ebu Bekir, bu kesin arzu ile,
Develerden birini, satıverdi Resule.
Kılavuzluk için de Abdullah bin Ureykıt,
Adındaki birini, gidip buldu o vakit.
Dedi: (Bu develeri, al, fakat üç gün sonra,
Getir Sevr dağındaki falanca mağaraya.)
|