Resulün davetiyle nihayet Ebu Süfyan,
Şehadeti getirip oldu halis Müslüman.
Vakta ki iman etti o gün Ebu Süfyan da,
O Server, kendisine bulundu bir ihsanda.
Şöyle ki, Resulullah Eshabının yanında,
Bir talimat verdi ki Ebu Süfyan hakkında:
(Her kim Ebu Süfyan’ın evine girer ise,
Bugün öldürülmekten halas olur o kimse.)
Arz etti Ebu Süfyan hemen Resulullaha:
(Genişletir misiniz bu ihsanı az daha.)
Peygamber efendimiz, buyurdu ki bu sefer:
(Kim mescid-i Harama girerse bugün eğer,
Yahut kendi evinde oturursa eğer ki,
O da, öldürülmekten kurtulur elbette ki.)
Hem hazret-i Abbas’a buyurdular ki yine:
(Götür Ebu Süfyan’ı vadinin dar yerine.
Mücahidler heybetle yürüdükçe önünden,
İslam’ın haşmetini, o da görsün bugünden.)
Hazret-i Abbas dahi, bu emriyle Resulün,
Onu, o dar geçitte bir miktar tuttu o gün.
Sonra harp düzenine geçerek mücahidler,
Sancaklarını açıp, yürüyüşe geçtiler.
Hepsi, arslanlar gibi yürürken ileriye,
Sorardı Ebu Süfyan: (Bu kafile kim?) diye.
Hazret-i Abbas dahi, kabileleri tek tek,
Tanıtırdı hep ona, malumatlar vererek.
Hepsi zırhlı, silahlı yiğit bahadırlardı.
Yürürlerken, adeta yer yerinden oynardı.
Nihayet biraz sonra, parlak bir güneş gibi,
Göründü nur saçarak, o Hüdâ’nın Habibi.
Kusva’nın üzerinde, mütevazı olarak,
Vakarla geliyordu âyetler okuyarak.
Yürürdü etrafında Ensar ve Muhacirin.
Hep davudi zırhları var idi herbirinin.
Görünce Ebu Süfyan işbu bahadırları,
Merak edip, Abbas’dan sual etti onları.
Hazret-i Abbas dahi, dedi ki ona hemen:
(Allah’ın Habibidir ortada teşrif eden.
Etrafındakilerse, Muhacir ve Ensardır.
Uğrunda can vermeye, hepsi de hazırlardır.)
Allah’ın Peygamberi geçerken o dar yerden,
Ebu Süfyan’a doğru buyurdular ki hemen:
(Bugün öyle gündür ki, Allahü teâlânın,
Yükselteceği gündür şanını Beytullahın.
Kâbe’nin, örtü ile örtüleceği gündür.
Bugün, yalnız şefkat ve bir merhamet günüdür.
Bugün öyle gündür ki, işbu günde Rabbimiz,
Bütün Kureyşlileri İslam’la eder aziz.)
|