Menbadır Resulullah bütün güzelliklere.
Gücü yetmez kimsenin Onu sena etmeye.
Çok zaman, Eshabının arasında olurdu.
Ayağını uzatmaz, diz çöküp otururdu.
Gelseydi Eshabının bulunduğu bir eve,
Geçer ve otururdu, boş gördüğü bir yere.
Bazan kendi dikerdi yırtık ve söküğünü.
Ve sağardı bazan da, koyununun sütünü.
Yem verirdi eliyle bazan da hayvanına.
Yükünü kendi taşır, vermezdi Eshabına.
Hasta ziyaretine giderdi muntazaman.
Cenazelerde dahi, bulunurdu çok zaman.
Yolda rastlasa idi eğer bir Müslümana,
Daha önce davranıp, selam verirdi ona.
Eshaba, misafire kendi hizmet ederdi.
(Bir kavmin efendisi, hizmet edendir) derdi.
Üzüntülü görünür, az söylerdi çok defa,
Konuşurken, ağzından nur çıkardı adeta.
Hiç kimsenin aybını vurmaz idi yüzüne.
Asla sert söylemezdi Sahabe-i güzine.
Bir şey istendiğinde, katiyen (Yok) demezdi.
O şey var ise verir, yoksa cevap vermezdi.
Konuşmaya başlardı hep tebessüm ederek.
Ve lakin hiç gülmezdi, kahkaha eyleyerek.
Bazan aylarca az yer, çok yemeği sevmezdi.
Tam doyuncaya kadar yediği görülmezdi.
Vücudunun kokusu, güzeldi miskten daha.
Teri dahi, çiçekten güzel kokardı hatta.
Hep önüne bakarak yürürdü süratlice.
Geçtiği, kokusundan bilinirdi hemence.
Hiç işitilmemiştir yemek beğenmediği.
Kabul edip yer idi, her yemek ve meyveyi.
Kırmızıyla karışık beyaz benizliydi hem.
Onun gibi bir güzel, hiç görmedi bu âlem.
Hep Onda toplanmıştı iyi huy, güzel ahlak.
Gönderdi Hak teâlâ Onu rahmet olarak.
Kendi için, kimseden intikam almazdı hiç.
Onu gören insanı, kaplardı neşe, sevinç.
Bir kimse Onu eğer görse idi ansızın,
Korkuya kapılırdı elinde olmaksızın.
Halbuki tevazuyla davranırdı her zaman.
Eshabının yüzüne bakmazdı hayâsından.
Aç yatıp tok kalkar ve olmazdı esnemesi.
hiç düşmezdi toprağa, vücudunun gölgesi.
İçi, hurma ağacı iplikleriyle dolan,
Deri yatak üstüne yatardı çoğu zaman.
Bazan hasır üstüne, bazan kıldan bir keçe,
Bazan kuru toprakta yatıyordu öylece.
|