Zaman-ı saadette Rekane adlı biri,
Vardı ki, müşrik olup kuvvetliydi ve iri.
Kiminle güreşseydi, yeniyordu muhakkak.
Çıkmazdı bir güreşten, asla yenik olarak.
Bir gün, koyunlarını güdüyorken sahrada,
Sevgili Peygambere rastladı o arada.
Kibirle seslendi ki Resule tâ uzaktan:
(Sen mi ayırıyorsun halkı Lat ve Uzza’dan?)
Resulullah, az daha yaklaşıp sonra durdu.
Ve büyük bir vakarla (Evet, benim!) buyurdu.
O yine gururlanıp, dedi ki: (Beni dinle.
Gel öyleyse şurada güreşelim seninle.
Bakalım ki, hangimiz hangimizi yenecek?
Hangimizin tanrısı ona yardım edecek?)
O Server (Peki) deyip, Rekane'yi tuttu ve,
Havaya kaldırarak, anında vurdu yere.
Şaşırmıştı Rekane, güçlükle kalktı yerden.
Dedi ki: (Bu olmadı, güreşelim yeniden.)
O Server (Olur!) deyip, onu yine tutarak,
Bir daha yere vurdu havaya kaldırarak.
O, şaşkın vaziyette baktı Resulullaha.
Dedi: (Bu da olmadı, güreşelim bir daha.)
Peygamber efendimiz, yine kabul buyurdu.
Rekane'yi kaldırıp, bir daha yere vurdu.
Rekane perişandı, dedi ki: (Ya Muhammed!
Mabudun yardım etti, sen galip geldin, evet.
Lakin ne diyeceksin gidince şimdi halka?)
Buyurdu: (Doğrusunu diyeceğim mutlaka.)
Dedi: (Mümkün olmaz mı hakikati demesen?
Zira mahcub olurum yendiğini söylersen.)
O Server buyurdu ki: (Ama ben Peygamberim.
Bende yalan söz olmaz, ben hep doğru söylerim.)
Rekane çok şaşırıp, dedi ki: (Ya Muhammed!
Peygamberlik gücünle beni sen yendin elbet.
Sana ben, şu sürümden vereyim otuz koyun.
Bana galip gelmenin, mükafatı bu olsun.)
(Koyunu ne yapayım?) buyurunca o Server,
(Peki ne istiyorsun?) diye sordu bu sefer.
Buyurdu: (İman et ki, her şeyden daha önce,
Ebedi Cehennemden kurtulasın böylece.)
Dedi ki: (Bunun için mucize göster bana.)
O Server, bir ağacı davet etti yanına.
Ağaç emri dinleyip, huzura geldi hemen.
Resulullaha doğru eğilerek hürmeten,
Fasih bir lisan ile dedi ki: (Ya Muhammed!
Sen, Allah'ın kulu ve Peygamberisin elbet.)
Rekane bunu görüp, imana geldi hemen.
Kurtardı kendisini ebedi Cehennemden.
|