Bir zaman Medine'de, o Server-i kâinat,
Hutbe okuyordu ki, ayağa kalktı bir zat.
Dedi: (Ya Resulallah, çok uzadı kuraklık.
Çocuklar ve hayvanlar ölüyor bir bir artık.
Yerdeki mahsuller de mahvoldu bu sebepten.
Dua buyurunuz da, kurtulalım bu dertten.)
O zaman Resulullah, el kaldırıp duaya.
Yalvardı yağmur için Allahü teâlâya.
O esnada havada buluttan yokken eser,
Toplanmaya başladı her taraftan bu sefer.
Çok geçmeden bir yağmur başladı ki hemence,
Üç gün, hiç fasılasız devam etti gün gece.
Üç gün sonra, o Server, yine hutbe okurken,
Yine o aynı şahıs ayağa kalktı hemen.
Dedi: (Ya Resulallah, çok şükür suya kandık.
Daha fazla yağarsa, mahvolacağız artık.)
O zaman Resulullah, tebessüm etti biraz.
Ellerini kaldırıp, eyledi dua, niyaz.
Dedi ki: (Şükrederiz ya Rabbi sana bundan.
Başka kullarına da ihsan et bu yağmurdan.)
O anda yağan yağmur kesildi birden bire.
Bulutlar dağılarak, güneş çıktı bu kere.)
Yine sahabilerden hazret-i Cabir dahi,
Anlatır ki: (Borçlarım çoğalmıştı bir hayli.
Üzülüp, bu durumu Resule verdim haber.
Biraz sonra, bahçeme teşrif etti o Server.
Ben o gün ağaçlardan hurmayı toplamıştım.
Ve bahçe ortasında, onu yığın yapmıştım.
Onlardan verecektim alacaklılarıma.
Lakin yetişmiyordu herbirine o hurma.
Buyurdu ki: (Gelsinler bütün alacaklılar.)
Gelene, o hurmadan verdik biz hakkı kadar.
Herbiri, haklarını alıp da gittiğinde,
Baktım, hurma yığını duruyordu yerinde.
|