Abdullah-ı Şemdini, bir büyük evliyadır.
Kalblere sürur veren nasihatleri vardır.
Bir gün de buyurdu ki: (Bu dünya, bir imtihan.
Ahirete nisbetle, kısadır, sanki bir an.
İmtihanı kazanmak için de, bir insanın,
Uyması lazım gelir emirlere bi hakkın.
Doktorun vazifesi, ilacını vermektir.
Kullanıp kullanmamak, hastanın elindedir.
Ve lakin hiç bir hasta, ilaç kullanmayarak,
Doktoru suçlamaya, bulamaz kendinde hak.)
Bir gün de buyurdu ki: (Dünyada nehirler var.
Herbiri, bir noktada denizlere varırlar.
Gidiş istikameti nasılsa bir ırmağın,
Nereye varacağı, bellidir onun yarın.
Ömür dahi su gibi, bir yönde akar durur.
Nereye varacağı, işlerden belli olur.
Kimi Cennet yolunu tutmuştur, öyle gider.
Kimi de, Cehenneme giden yolda ilerler.
Meyhaneye gidenle, camiye giden, elbet,
İkisi aynı yere varmazlar en nihayet.
Yani alın yazısı, icraattan bellidir.
Bunu anlamak için, keramet şart değildir.
Sen, kendi kaderini istiyorsan anlamak,
Her gün, ne gibi işler yapıyorsun, ona bak.
Allah'ın bir kulunu sevmediğine nişan,
Faidesiz şeylerle uğraşır hep o insan.)
Bir gün de buyurdu ki: (Namaz, mühim ibadet.
Şartlarına uyarak, kılmalı onu elbet.
Hırsızların büyüğü, namazından çalandır.
Yani onu, hakkıyla edadan kaçınandır.
Yine dikkat etmezse kişi mesaisine,
Ehemmiyet vermezse yani vazifesine,
İyi yapmıyor ise işlerini sahiden,
O da hırsız demektir, çalmıştır mesaiden.
İşte her amelimiz, geçiyor bir bir kayda.
Eğer beğenilmezse, birinden gelmez fayda.
İnsan, öğrendiğiyle amel eylemelidir.
Zira amelsiz ilim, insana bir vebaldir.
Nitekim Resulullah buyurdu: (Ya Rabbi, ben,
Sana sığınıyorum, faidesiz ilimden.)
Bir âlim ki, ilminden etmezse istifade,
Azabı da, herkesten olur daha ziyade.
Dinimizden bir husus öğrenirsek eğer biz,
O şeyi, tatbik etmek mecburiyetindeyiz.
Yoksa, cenâb-ı Allah sorar ki o kişiye:
(Biliyordun, ne için girdin bu günah işe?)
Cevap veremeyince bu suale o kişi,
Mâzallah yakar onu, Cehennemin ateşi.
Bu dünya sıcağına, dayanmak çok zor bakın.
Öyleyse, her günahtan kaçınalım bihakkın.)
|