Abdullah-ı Haddadi, ilim ehli bir zattı.
İşi, Müslümanlara öğüt ve nasihattı.
Bir vaazında dedi ki: (Ey insan, ol ki agah,
Hiç ummadığın anda, ecelin gelir nagah.
İyi bil ki bu dünya, bir rüyadır nihayet.
Bu rüyadan, ölümle uyanırsın sen elbet.
Bir yere girersin ki, karanlık, dar bir kabir.
Ve suale çekerler seni Münker ve Nekir.
Ebedi kalacağın, iki yer vardır ki hem,
O, ya Cennet olacak, ya maalesef Cehennem.
Bunlara çok yakında olacaksın aşina.
Öyleyse uyan çabuk, al aklını başına.
Bunları düşünmekten, var mı daha mühim iş?
Gafletten uyanmazsan, feci olur bu gidiş.
Ey dünya lezzetine aldanan gafil insan!
Ölüme hazırlan ki, elinde fırsat şu an.
İnsanları bekliyor, Cehennemin ateşi.
Öyle şiddetlidir ki, bulunmaz asla eşi.
Bilse idi bunları, koyun ile sığırlar,
Yemeğe, bir lokma et bulamazdı insanlar.
Zira kederlerinden, hiç yemezlerdi, hatta.
Bu yüzden, deri kemik kalırlardı adeta.
Kıyamet günü için şimdiden yap ki azık,
Yanarsın aksi halde, kendine etme yazık.
Hazırlıklı olanın, asla olmaz zararı.
Cennet bahçelerinden, bahçe olur mezarı.
Bir kul ki, hazırlanmaz ve etmezse hiç esef,
Mezarı, Cehennemden çukur olur maalesef.)
Bir gün Eshab-ı kiram, Resulden etti sual:
(Kim, insanlar içinde bulur izzet ve kemal?)
Buyurdu ki: (Ölümü en fazla yad edendir.
Ve ona hazırlıkta, acele eyleyendir.)
Sordular ki: (Günahtan etmek için ictinab,
Ne gibi tedbirleri almamız eder icab?)
Buyurdu: (Çıkarmayın ölümü yadınızdan.
Zira ecel, süratle geliyor ardınızdan.
Bir de hiç unutmayın ve bilin ki muhakkak,
Sizin her işinizi, görüyor cenâb-ı Hak.
Ölüm, Müslümanlara hediyedir, nimettir.
Günahı olanlara, acı bir musibettir.
Hazırlıklı olursa ölüme bir Müslüman,
Sevinir, ferahlanır eceli geldiği an.
İman ile gidince hele o ahirete,
Bayramdır onun için, erer büyük devlete.
Melek-ül mevt gelerek, söyler ki o mümine:
(Hiç korkma, gidiyorsun Erhamürrahimine.
Cennet seni bekliyor, çok sevin, gülsün yüzün.
Artık hiç olmayacak sana keder ve hüzün.)
O kişi, bu hitabla olduğunda müşerref,
Erer büyük devlete, bu, ne büyük bir şeref.
|