İmam-ı Gazali ki, çok büyük bir alimdir.
Ölümle alakalı şu bilgileri verir:
İnsana ölüm hali yakınlaştığı anda,
Dört melek, gelip durur, o insanın yanında.
O kimsenin ruhunu, el ve ayaklarından,
Tutarak, kuvvetlice çekerler hiç durmadan.
Ruh kalbe geldiğinde, birden dili tutulur.
O andan itibaren, hiç konuşamaz olur.
O zamanki soluğu, bir saka kırbasından,
Su boşalır misali gır gır öter durmadan.
Facirlerin ruhları öyle çetin çıkar ki,
Yaş keçeye takılan bir dikendir o sanki.
Kimi de zanneder ki ölüm halinde iken,
Çıkıyor ruhu sanki, bir iğne deliğinden.
Yerle gök birleşiyor zanneder bazısı da.
Kalıyor kendisi de onların arasında.
Hastanın her a’zası, çok terleyip bu defa,
Gözleri, sürat ile gider iki tarafa.
Burnun iki tarafı çekilip, solar benzi.
Soluğu kabarır ve kalkar göğüs kafesi.
Nefesleri git gide azalır, seyrek olur.
Bedenin harareti düşer ve ceset soğur.
Ruh, kalbde karar kılıp, hiç çıkmayı istemez.
O zaman melek ona, harbeyle vurur bir kez.
Zira kalbde bulunur hayatın sırrı asıl.
Ruh, bedenden çıkmaya mecbur olur velhasıl.
Lakin henüz çıkmadan, şeytan, bunu bir fırsat,
Bilip, avanesini eder ona musallat.
Bu, en güçsüz ve zayıf anıdır ki insanın,
Şeytanın avanesi, ona gelir ansızın.
Önceden vefat etmiş ana, baba, birader,
Gibi sevdiklerinin suretine girerler.
Ona şöyle derler ki: (Ey oğlumuz, kızımız!
Sen şimdi ölüyorsun, seni geçtik bunda biz.
Senden önce gelmekle ahiret âlemine,
Daha iyi vakıfız buranın ahvaline.
Sen yahudi dininde vefat et ki bu zaman,
Hak teâlâ indinde, bu dindir makbul olan.)
Şeytanın bu sözüne aldanmazsa o eğer,
Onlar gidip, yerine başkaları gelirler.
Derler ki: (Ey oğlumuz, yahut ey kardeşimiz!
Ahirete gitmekte, seni geçtik hepimiz.
Sen şimdi vefat et ki, hıristiyan dininde,
Makbul olan bu dindir Hak teâlâ indinde.)
Aldatabilmek için, bir nice dil dökerler.
Her dini methederek, ona teklif ederler.
Eğer İslamiyet’e tam uymuşsa ömründe,
Şeytanın fitnesine hiç aldanmaz o günde.
|