Muhammed Sadık var ki, büyük bir veli idi.
Nasihatı, gençlere, pek çok faideliydi.
Bu zat bir sohbetinde buyurdu: (Ey cemaat!
Günahlardan kaçmaya, eyleyin sabır, sebat.
İbadet yapmakta da yapmayın ki gevşeklik,
Zira esen yel gibi, geçip gider bu gençlik.
Bilin ki ahirette, herkese vardır hesap.
Tövbesiz ölenlere yapılır acı azap.
Asla işlemeyin ki haram ve günah işi,
Zira pek şiddetlidir Cehennemin ateşi.
Sizden önce gidenler, şimdi (Ah!) ediyorlar.
Keşke bu günahları yapmasaydık diyorlar.
Onların kaçırdığı o fırsat, elinizde.
Öyleyse günahlara dalmayın şimdi siz de.
Her kim günah işlerse bu dünyada gülerek,
Orada Cehenneme atılır ah ederek.)
Bu veli, Rabbimize sevgili, yakın zattır.
Bir gün, münacatında şöyle buyurmaktadır:
(Ya Rabbi, sen tanıttın bize kendi zatını.
Saçtın üzerimize lütuf ve ihsanını.
Bize, bazı şeyleri ettinse de men, yasak,
Zararlı olduğundan haram kıldın muhakkak.
Yine de pek fazladır günah ve isyanımız.
Lakin günahımıza, çoktur pişmanlığımız.
Ya Rabbi, affet bizi, iman ettik biz sana.
Lakin asi nefsimiz, aldattı bizi fena.
Bize güzel gösterdi günah ve haramları.
Biz nefse aldanarak, işledik hep onları.
Sen de ceza vermekte acele etmeyince,
Biz bundan da yüz bulduk ve şımardık iyice.
Affına güvenerek, sana isyan eyledik.
Nefsimiz de günaha eyledi bizi teşvik.
Halbuki bilirdik ki, çoksa da mağfiretin,
Fakat azabın dahi çetindir gayet senin.
Bunları bile bile, aldandık nefsimize.
Sonsuz merhametinle yine sen acı bize.
Ya Rabbi, sana karşı çok isyan ettik, fakat,
Af için, biz yine de isteriz senden imdat.
Ya Rabbi, mahşer günü, hesab için Mizana,
Varmaya, bu günahla yüzümüz yoktur sana.
Eğer ki affetmezsen bizi ey Allah’ımız!
Cehennem ateşine hiç yoktur takatımız.
Ya Rabbi, sen bizleri eyle af ve mağfiret.
Zira senin affının sınırı yoktur elbet.
Sen bize akl-ı selim ve yakin eyle ihsan.
Sana ibadet edip, yapmayalım hiç isyan.
Çıkarıp kalbimizden bu dünya sevgisini,
Doldur onun yerine kendi muhabbetini.
Ahiret derdi ile dertlendir bizi esas.
Zira bu dert yanında, başka şey dert sayılmaz.)
|