Abdullah-ı Dehlevi, bir âlim ve velidir.
Tesirli sözleriyle, kalbleri etti tenvir.
Bu zat buyuruyor ki: (Çok iyi bilmeliyiz.
Ki, bir gün yanımıza gelecek ellerimiz.
Yani bu hayatımız, bitecek bir gün elbet.
Ve ölümle birlikte, başlayacak ahiret.
Bu dehşetli hakikat karşısında, her insan,
Şu iki şey hakkında, düşünmeli her zaman:
Niçin geldik hayata ve niçin dünyadayız?
Nedir yaşamaktaki gaye ve maksadımız?
Ve bir de, ölüm nedir, ahiret ne demektir?
Bunları, her insanın öğrenmesi gerektir.
Hatta bu ikisini merak edip öğrenmek,
İnsan olabilmenin, ilk şartı olsa gerek.
Kâinatta her şeyin, hayatımızın dahi,
Tek hakiki sahibi, Allah’tır bizatihi.
Hayata gelmemizin gayesi peki nedir?
İşte bunu, Rabbimiz bize bildirmektedir.
Nitekim Hak teâlâ, Kitabında mealen,
Buyurdu: (Yarattım ki bütün insanları ben,
Benim azametimi bilip idrak etsinler.
Ve bana iman edip, ibadet eylesinler.)
Demek ki biz insanlar, gelmişiz ki dünyaya,
Halis iman edelim Allahü teâlâya.
Şimdi görüyoruz ki, bu zamanda insanlar,
Bu müthiş hakikatten habersiz yaşıyorlar.
Bilenler de, vermiyor buna pek ehemmiyet.
Bu noktada başlıyor işte büyük felaket.
Bu mühim hakikati görmemek, anlamamak,
Yani Yaradanını bilmemek, inanmamak,
İnsan için, en büyük bahtsızlık ve afettir.
En büyük facia ve en feci felakettir.
Çünkü Allah, kendine iman etmeyenleri,
Cehennem ateşinde yakacaktır ebedi.
İnananlardan dahi, kendine isyan eden,
Yani emirlerini yerine getirmeyen,
Kulları, Cehennemde bırakacak bir miktar.
Bunlar tövbe ederse, belki affa uğrarlar.
Bunları, cenâb-ı Hak bize haber veriyor.
Ve Kur’an-ı kerimde açıkça bildiriyor.
Allah, insanlar gibi -hâşâ- yalan söylemez.
Ve yine Hak teâlâ, sözünden asla dönmez.
Yani emirlerini mühimsemeyenleri,
Mutlak cezalandırır bu sözünün gereği.
Allahü teâlânın cezası çok ağırdır.
Kendini, bu cezadan mutlak kurtarmalıdır.
Şu kısa hayat için, eğer ahiretimiz,
Cehennemde geçerse, nice olur halimiz?
Öyleyse ahirete hazırlık yap ki sen de,
Şu nazenin vücudun yanmasın Cehennemde.)
|