Ziyaeddin Nurşini, âlim ve velilerden.
İstifade ederdi insanlar kendisinden.
Derdi ki: (Müslümanlar, her hal-ü kârda elbet,
Milli birliklerine vermeli ehemmiyet.
Memleketin, kalkınıp ilerlemesi için,
Çalışmak, görevidir her Müslüman kişinin.
Müslüman, hem dinini iyi öğrenmelidir.
Hem de, öğrendiğiyle amel eylemelidir.
Allah’a, devlete ve kullara karşı olan,
Borçlarını, yerine getirmeli her zaman.
İslam’ın ahlakıyle kendini bezemeli.
Ve asla hiç kimseye bir zarar vermemeli.
Fitne ve anarşiye karışmamalı asla.
Zira böyle olmayı, emreder Hak teâlâ.
Müslümanın birinci vazifesi velhasıl,
Nefsine ve şeytana uymamasıdır asıl.
Fena arkadaşlara ve azgın kişilere,
Asla aldanmamaktır asi anarşistlere.
Kanuna karşı suç ve Allah’a karşı isyan,
Etmekten, son derece kaçınmalı Müslüman.
Hak teâlâ, kullara üç vazife vermiştir.
Bunlardan birincisi, şahsi vazifesidir.
Bu da, yetiştirmektir kendisini mükemmel.
İyi huylu olmaktır her şeyden daha evvel.
Müslümanın ikinci vazifesi, nihayet,
Aile içindeki vazifesidir elbet.
Yani ana babaya, çocuk ve zevcesine,
Karşı olan hakları getirmektir yerine.
Üçüncü vazifesi, bulunduğu cemiyet,
İçinde yapacağı vazifesidir elbet.
Yani komşularına, hısım akrabasına,
Varsa talebesiyle, hoca ve üstadına,
Hükümete, devlete, her vatandaşa ait,
Vazifeleri vardır Müslümanın her vakit.
Hatta başka olsa da dini ve milliyeti,
Onlara karşı dahi vardır mesuliyeti.
Çünkü her Müslümanın görevi, şudur ki ilk:
Herkese, her insana yapmaktır hep iyilik.
O, eli ve diliyle, hiç kimseyi incitmez.
Ve kimseye bir zarar ve hıyanet eylemez.
Bilakis her insana, yapar ikram ve ihsan.
Ve asla hükümete, devlete etmez isyan.
Kul ve Hak borçlarını öder hep zamanında.
Fakir ve yetimlerin bulunur hep yanında.
O halde Müslümanın, Allahü teâlâdan,
Korkması, sıkılması lazım gelir her zaman.
Müslümanın ziyneti, edep ve hayâsıdır.
Müslümanlık hayâsı, zaruri ve lazımdır.
Velhasıl Müslümanın, elinden ve dilinden,
Hiç kimse incinmez ve zarar görmez katiyen.)
|