Seyyid Muhammed Salih, çok büyük bir veliydi.
Sohbeti, dinleyene pek çok faideliydi.
En bariz vasfı idi, güler yüz ve tatlı dil.
Çok merhametli olup, cömertti, cimri değil.
O, bir gün buyurdu ki: (Bu din, ilim dinidir.
İlim de, ehl-i sünnet âlimden öğrenilir.
Âlim ona denir ki, amildir ilmi ile.
Değilse, âlim denmez, çok şeyler bilse bile.
İlmiyle amil olan bir âlim yoksa eğer,
Onların kitabını okumak icab eder.
O halis kitaplardan, her gün sekiz sahife,
Okunsa, ifa olur bu çok mühim vazife.
Lakin yalnız ilimle kurtulamaz bir kişi.
Amel eylemeyince, mahşerde zordur işi.
İlim, amelden sonra, lazımdır bir de ihlas.
Bunsuz da azaplardan kurtuluş mümkün olmaz.
Şeytan da âlim idi, çok şeyi biliyordu.
İhlası olmayınca, huzurdan tard olundu.
Bel'am-ı Baura da, âlimdi daha önce.
İmansız gitti lakin ihlası kaybedince.
İhlas şu demektir ki, her amelin, her işin,
Yapılması demektir sadece Allah için.
Kullar beğensin diye yapılırsa bir amel,
Kabul olunmasına, bu niyet olur engel.)
Bir gün de buyurdu ki: (İhlası elde etmek,
İhlaslı kişilerin yanında kolaydır pek.
Yeter ki, o kişinin ihlaslı olduğuna,
İnanıp, onu sevsin, bu, kâfi gelir ona.
Böyle kâmil bir zata muhabbet ve hüsn-ü zan,
Edenin de, ihlasa ermesi olur asan.
Zira bu büyüklere, varsa sevgi, muhabbet,
Kendiliğinden gelir, ona yardım ve himmet.
Onlar himmet ederse, güç işler kolay gelir.
Zira veli himmeti, dağı bile devirir.)
Yine o buyurdu ki: (Mütevazı olunuz.
Muvaffak olmak için, çok mühimdir bu husus.
Tevazu göstereni, yükseltir Hak teâlâ.
O tevazu ettikçe, yükselir daha a’la.
Aksine, kibredeni alçaltır cenâb-ı Hak.
O da büyüklendikçe, küçük görür onu halk.
Hele mahşer gününde, gurur ve kibirliler,
Ayak altında kalıp, çok hakaret görürler.
Kolay gidiliyorsa bir kimsenin yanına,
Mütevazı kimsedir, müjdeler olsun ona.
Eğer kaçılıyorsa yanından bir kişinin,
Büyük bir felakettir bu hali onun için.
Müslüman, güler yüzlü, tatlı dilli olur hep.
Ona süs ve ziynettir tevazu, hayâ, edep.)
|