Büyük İslam sultanı, o Gazneli Mahmut Han,
Harkan vilayetine gelmiş idi bir zaman.
Orada, Ebül Hasan Harkani diye bir zat,
Vardı ki, ziyarete gitmişti onu bizzat.
Harkani hazretleri, Mahmud-u Gaznevi’ye,
Hocasından bahsetti, çok büyük zattı diye.
Dedi: (Hocam Bayezid Bistami, ayriyeten,
Öyle kâmil bir veli idi ki hakikaten,
Onu bir defa gören, küfürden kurtulurdu.
Ve bir defa konuşan, hidayeti bulurdu.)
Mahmut Han çok şaşırıp, dedi: (Ya Ebel Hasen!
Böyle nasıl söylersin Bayezid hakkında sen?
Zira Resulullahı gördü nice kâfirler.
Yine de iman ile şereflenemediler.
Bahusus Ebu Cehil ve keza Ebu Leheb,
Allah’ın resulünü sık sık görürlerdi hep.
Bunlar gelemedi de iman ve hidayete,
Bayezid’i gören mi erecek bu devlete?
Senin üstadın olan Bayezid-i Bistami,
Server-i kâinattan yüksek mi daha yani?
O Resulü görenler, etmediler de iman,
Nasıl onu görenler imana gelir o an?)
Dinledi Ebül Hasen, sultanın bu sözünü.
Dedi: (Onlar görmedi Allah’ın Resulünü.
Yani Ebu Cehil’le onun gibi çok ahmak,
Onu göremediler bir Peygamber olarak.
Anlamadıklarından Peygamber olduğunu,
Yalnız görmüş oldular, Abdullahın oğlunu.
Yahut Ebu Talib’in yetimidir diyerek,
Baktı ve aldandılar peygamber bilmeyerek.
Onlar inkâr gözüyle ona baktı yalnızca.
Bu yüzden aldandılar, imanla bakmayınca.
Sıddık-ı ekber gibi, onlar da, inanarak,
Görmüş olsalar idi bir Peygamber olarak,
Onlar da, onun gibi imana gelirlerdi.
Onun gibi yükselip, kemale ererlerdi.
Araf suresinde de, Hak teâlâ mealen,
Şöyle buyurmaktadır, Habibine hitaben:
(Sana baktıklarını görürsün çok kimsenin.
Fakat üstünlüğünü görmezler onlar senin.)
Hükümdar, bu cevabı dinleyince dikkatle,
Pek hoşuna gitti ve memnun oldu gayetle.
Silindi kalbindeki o itiraz ve inat.
Dedi: (Eder misiniz bana biraz nasihat?)
Buyurdu ki: (Günahtan geri çek her a’zanı.
Kıl her gün cemaatle, beş vakit namazını.)
|