Taha-yı Hakkari, âlim ve evliya zat.
Tesirli sözleriyle, ederdi çok nasihat.
Bir günkü sohbetinde buyurdu ki o yine:
(Farzdır emr-i bil maruf her mümin üzerine.
Ya bir söz söyleyerek, ya bir kitap vererek,
Mutlaka bu hizmete iştirak etmek gerek.
Zira emr-i marufu terk ederse eğer halk,
En kötüleri gelir başlarına muhakkak.
Başa, iyi insanlar geçsin istenilirse,
Önce, kendilerini düzeltmeli her kimse.
Dinin emirlerine uyulursa ne miktar,
Baştaki insanlar da iyi olur o kadar.
Bizler emr-i marufu terk edersek, elbette,
Çok sıkıntı çekeriz, dünya ve ahirette.
Cehennemde, çok çetin acılar var, ateş var.
Kolay değil, bir ateş, düştüğü yeri yakar.
(Ateş) kelimesini, kolay gelir söylemek.
Lakin bilmelidir ki, acısı çetindir pek.
Bu hususta kendine güvenen varsa eğer,
Parmağının ucunu az yaksın, ona yeter.
Bir kibrit alevinde, deneyin bir kez bunu.
O zaman anlarsınız ateş ne olduğunu.
Ahiretle aramız, belki de çok kısadır.
Üç beş saniye kadar, belki de daha azdır.
Bu iş, Allah korusun bir zelzeleye bakar.
Bunun olmamasına bir garantimiz mi var?
Yani ölüp ölmemek, elimizde değildir.
Öyle ise ölümü, her an beklemelidir.
Hakiki bir Müslüman, düşünür ahireti.
Hep ahiret içindir bütün sa'y-ü gayreti.
Bu dünya bir konaktır, göçülecek bu yerden.
Ve lakin ahirette, hayat var ebediyen.
Resulullah buyurdu: (Allah'a, ne kadar siz,
Muhtaçsanız, o kadar ibadet eyleyiniz.)
Muhtaç olmadığımız an yoktur Rabbimize.
Zira her an, her vakit, O hayat verir bize,
Mikroptan file kadar, her şeyi de muhakkak,
İnsanın faydasına yarattı cenâb-ı Hak.
Ay, güneş ve yıldızlar, dağ, ova ve ırmaklar,
Bizim istifademiz için yaratıldılar.
Bütün bunlar, insana hep hizmet etmektedir.
İnsana düşen ise, Ona kulluk etmektir.
Evvela kendimize merhamet eyleyelim.
Ateşten, kendimizi önce halas edelim.
Sonra, evladımızı koruyalım azaptan.
Yani sakındıralım onları her günahtan.
Evladına dinini öğretmeyen bir baba,
Onun, dünya ahiret katilidir mutlaka.
Bir anne ki, namaza kaldırmazsa oğlunu,
Eliyle Cehenneme atmakla birdir onu.)
|