Ramazan Halife ki, büyük evliyadandı.
Duası makbul olan, bir mübarek insandı.
İkinci Bayezid Han zamanında, bir ara,
Şiddetli bir kuraklık gelmişti buralara.
Kurudu susuzluktan sebze, meyve ve otlar.
Ve hatta kuraklıktan, çatlamıştı topraklar.
Bu kuraklık derdine bulmak için bir çare,
Yağmur dualarına çıktı halk, bir kaç kere.
Allahü teâlâya yalvardı hep ahali.
Fakat hiçbirisinde yağmadı damla dahi.
Dediler: (Bundan sonra, duaya giderken biz,
Ramazan Halife’yi alıp götürmeliyiz.)
Nihayet onu dahi alarak yanlarına,
Bir de öyle çıktılar, yağmur dualarına.
Yaşlı genç, kadın erkek, büyük küçük kim ki var,
Toplanıp, hep birlikte musallaya çıktılar.
O yerde, namaz için yer belli edilirdi.
Köylerde bu yerlere, musalla denilirdi.
Cuma namazlarıyla, iki bayram namazı,
Musalla mahallinde kılınıyordu bazı.
Bu veli zat, minbere çıkar çıkmaz ilk daha,
Boyun büküp, sessizce dua etti Allah'a.
Duayı bitirip de, inmeden o minberden,
Bulutlar toplanarak, yağmurlar indi birden.
Susuzluktan yarılmış topraklar, suya kandı.
Her taraf baştan başa, bol su ile yıkandı.
Sularla doldu taştı çeşme ile kanallar.
Bir bolluğa ulaştı, insan ile hayvanlar.
Ramazan Halife’nin büyük zat olduğunda,
Yakine kavuştular, bu hadise sonunda.
Aralarında böyle bir zat bulunduğundan,
Allahü teâlâya şükrettiler o zaman.
Bu zat, bir sohbetinde buyurdu: (Ey cemaat!
Gözünüzü açın ki, çabuk biter bu hayat.
Öyle yaşayınız ki bu dünyada siz hatta,
Yürüyen ölü gibi bulunun bu hayatta.
Nitekim buyurdu ki, o Hüdâ’nın Habibi:
(Yaşayın bu dünyada, garib ve yolcu gibi.)
Hadisin devamında, buyurdu ki mealen:
(Addedin kendinizi, yahut kabir ehlinden.)
Garib olmak şudur ki, hiç kimseyi tanımaz.
Her derdini, yalnızca, Sahibine eder arz.
Yolcu gibi olmanın, şudur ki manası da:
Gözü olmaz dünyanın malı ve parasında.
Bir ahiret yolcusu, bilir zira kendini.
Sokmaz asla kalbine, dünya muhabbetini.
Kendini ölü gibi addetmek de şöyledir:
Öldü ölecek gibi, ölümü yakın bilir.
Bu hal üzere olmak, kıymetlidir bu dinde.
En yüce bir rütbedir, hatta Allah indinde.)
|