Cezayir'de yetişen, âlim ve evliyadan.
Senusi hazretleri, var idi ki bir zaman,
Allahü teâlâyı, hiç bir an unutmazdı.
Ve Allah korkusundan, geceleri yatmazdı.
Asıl adı, Muhammed bin Yusuf olsa da hem,
Onu, "Senusi" diye bilirdi cümle âlem.
Hüzünlü görünürdü ekseri bu büyük zat.
Fakat asla değildi, çatık kaş, asık surat.
Ahiret düşüncesi ve Allah korkusundan,
Göğsünün hırıltısı, duyulurdu çok zaman.
Güler yüz gösterse de herkese bu büyük zat,
Allah korkusu ile, ağlardı çoğu saat.
Talebesinden biri, onun bu durumuna,
Vakıf olup, bu hali sormuştu bir gün ona.
Dedi ki: (Ey efendim, acep zat-ı aliniz,
Niçin hep kederli ve hüzünlüdür haliniz?
Cehennem azabından, söylersiniz bize hep.
Daim sarı ve solgun yüzünüz, neden acep?)
Senusi hazretleri hemen ona cevaben,
Buyurdu ki: (Evladım, söyleyeyim sana ben.
Cehennemi, rüyada gösterdi Rabbim bana.
Vakıf oldum şiddetli, o korkunç azabına.
İşte o günden beri, çok değişti yüz rengim.
O korku sebebiyle, sarardı, soldu benzim.
Cehennemi görenin, söyle, hali ne olur?
Onu gördükten sonra, o nasıl rahat uyur?
Onu gören bir kimse, artık gülebilir mi?
Ve doyuncaya kadar, yemek yiyebilir mi?
Cehennemin şiddeti, hiç gitmiyor gözümden.
Hak teâlâ korusun, bizi o korkunç günden.)
O talebe, bunları işitince hayretle,
Hocasına, daha çok bağlandı muhabbetle.
Senusi hazretleri, yatmazdı geceleri.
İbadetle geçerdi zamanları ekseri.
Eğer uyku bastırıp, uyusaydı bir miktar,
Hemen kendi kendini, ederdi şöyle ihtar:
(Ey günahkâr Senusi, nicedir senin halin?
Kalk, istiğfar eyle ki, affetsin seni Rabbin.
Cehennem azabından korkuyorum diyorsun.
Bu nasıl korkudur ki, rahatça uyuyorsun.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kardeşlerim, bu zaman,
Küfre düşmek, mâzallah, gayet kolay ve asan.
İmanı muhafaza etmek için, en evvel,
Dinini, tam olarak öğrenmeli mükemmel.
Velakin İslamiyet, âlimden öğrenilir.
İlmiyle amil olan kimseye âlim denir. |