Ali bin Şihab var ki, büyük bir evliyadır.
Seyyid olup, Resulün kerim evladındandır.
Haram ve şüpheliden, sakınırdı pek fazla.
Kati helal değilse, yemezdi onu asla.
Değirmene gitseydi, evvelce öğütülen,
Buğdayın unlarını, süpürürdü tamamen.
Onlar, kendi ununa karışır belki diye,
Korkar ve bir kısmını dağıtırdı hediye.
Yüz kadar talebesi var idi ki bu zatın,
Bizzat kendi yapardı, hizmetini dergahın.
Geceleri, bir miktar uyuyup kalkıyordu.
Abdest alıp, bir miktar nafile kılıyordu.
Daha sonra dergahta, ne gibi hizmet varsa,
Onları, gece kendi yapıyordu bilhassa.
Mesela abdest için lazım olan suları,
Taşıyıp doldururdu, her gece havuzları.
Sonra, yolcular için var idi ki sebiller,
Su ile doldururdu, onları birer birer.
Sonra da, hayvanların su içme yerlerini,
Dolaşıp, doldururdu bitmiş gördüklerini.
Temizlenecek olan yerleri temizleyip,
Sonra dama çıkardı, her bir işi bitirip.
Sabah vakti girince, okurdu ezanını.
Sonra camiye inip, kılardı namazını.
Namazı müteakip, Kur'an okur bir miktar,
Sonra ders okuturdu, tâ ki akşama kadar.
Yatsıdan sonra biraz, ederek istirahat,
Gece, aynı işleri yapardı yine bizzat.
Hanımı, bazen ona ederdi ki şöyle arz:
(Dinlenmeyecek misin, bir gece olsun biraz?)
Şöyle buyururdu ki hanımına cevaben:
(Hayır, dinlenmek için gelmedim dünyaya ben.)
İbrahim-i Matlubi adında bir veli zat,
Talebeleri ile, ediyordu seyahat.
İnciri bol bir yere gelince talebeler,
(Dinlenip, biraz incir yiyelim mi?) dediler.
O yörenin halkı da, ettiler ki istirham:
(Durun da, biraz incir edelim size ikram.)
Ve lakin üstadları, şöylece verdi cevap:
(İkram eder inciri, bize Ali bin Şihab.)
Şöyle düşündüler ki, talebeler anında:
İncir yetişmiyor ki, o zatın diyarında.
Sonra yola koyulup, vardılar o beldeye.
İbni Şihab, onları götürdü hemen eve.
Getirdi önlerine bir sepet taze incir.
Buyurdu ki: (Yiyiniz, henüz yeni gelmiştir.)
Çok mahcup hale geldi talebeler o zaman.
Ve özür dilediler, hemen üstadlarından.
|