Şah Şüca-i Kirmani, devrinin evliyası.
Allahü teâlâdan, pek çok idi hayâsı.
Çok saliha bir kızı vardı ki bu velinin,
En güzel kızı idi, hem de Kirman ilinin.
Bu kıza, çok kimseler talip oldular, fakat,
Babası, hiç birine etmedi muvafakat.
Üç gün mühlet isteyip, dolaştı camileri.
Aradı kızı için, ahiret ehli biri.
Düşündü: Öyle biri olmalı ki bu damat,
Dünyalığı olmasın, takvası olsun fakat.
Rastladı bir camide, namaz kılan bir gence.
Cezbetti onun hali kendisini hemence.
Tadil-i erkan ile kılıyordu o namaz.
Uzaktan, gıpta ile seyretti onu biraz.
Namazı bitirince, yaklaştı ona derhal.
(Evladım, evli misin?) diyerek etti sual.
O, (Bekârım) deyince, buyurdu ki: (Baksana!
Eğer kabul edersen, bir teklifim var sana.
Takva ehli, çok güzel, hem de sahib-i edep,
Bir kız olsa, onunla evlenir miydin acep?)
Dedi ki: (Evlenirdim, lakin bir şey diyeyim.
Bana kim kız verir ki, yok dünyalık bir şeyim.
Şu anda, üç dirhemim var sadece yanımda.
Evlensem, sabreder mi bu hale o hanım da?
Çekmeli benim gibi, o da her meşakkati.
Olmamalı gönlünde, hiç dünya muhabbeti.
Var mıdır böyle bir kız, benimle evlenecek?
Olsa da, öyle kızı, kimdir bana verecek?)
Buyurdu ki: (Tam öyle bir kızım var ki benim,
Onu, sana vermektir benim asıl niyetim.
O dahi, senin gibi, takva ehli biridir.
Bilhassa bu dünyaya, sevgisi yok gibidir.)
O genç kabul etti ve yapıldı düğün dernek.
Genç, önceden almıştı eve kuru bir ekmek.
O kız bunu görünce, hayret etti bir nice.
(Bu ekmek ne olacak?) diye sordu o gence.
Dedi ki: (Bu ekmeği, yarın yememiz için,
Bugünden ayırdım ki, müsterih olsun için.)
Kız dedi ki: (Buna hiç lüzum yoktu vallahi.
Bugünkü rızkı veren, verirdi yarın dahi.
Hem ekmek ayırırsak akşamdan sabaha biz,
Allah’a tevekkülden, bahsedebilir miyiz?
Halbuki babam bana demişti ki: Evladım!
Seni ben, zühd sahibi birine nikahladım.
Senin halin, uymuyor babamın dediğiyle.
Meğer ben evlenmişim, dünya ehli biriyle.
Ya bu ekmek çıkmalı bu evden, yahut da ben.
Zira hiç böyle olmaz Hakk’a tevekkül eden.)
Genç, o kuru ekmeği vererek fukaraya,
Sevinip, şükreyledi Allahü teâlâya.
İşte birbirlerinden üstündü böyle onlar.
Evlenip, ikisi de oldu mesut, bahtiyar.
Kul, dünyadan kaçtıkça, bulur rahat ve huzur.
Tecrübe edilmiştir, değişmez ölçü budur.
|