Ebu Ali Dekkak’a sordular: (Efendim, siz,
Namazda, sinek kovan kimseye ne dersiniz?)
Buyurdu: (O, namazı, kime karşı kılıyor?
Elbetteki Rabbinin huzurunda duruyor.
Kul, Allah huzurunda, edepli olmalıdır.
Hatta meşhur Ayaz’dan, ders, ibret almalıdır.
Şöyle ki, Sultan Mahmud Gaznevi’nin yanında,
Bir veziri vardı ki, hem de Ayaz adında,
Sultanın huzurunda, çok edepli olurdu.
Bir a’zasını bile, oynatmadan dururdu.
Bir gün nasıl olduysa, onun yanında iken,
Ayağının ucunu, oynatmıştı mecburen.
Sultan dedi: (Ayaz'ın, bir özrü var şu anda.
Yoksa o, ayağını oynatmazdı yanımda.)
Derhal görevlendirdi, ilgili memurunu.
Ki, Onu takib edip, öğrensin durumunu.
Ayaz, biraz ilerde, köşede durdu birden.
Çıkardı pabucunu, akrep düştü içinden.
Onu ezip, dedi ki: (Sultanın huzurunda,
Isırıp, edebimi bozdurdun en sonunda.)
Memur gelip, durumu, sultana edince arz,
Sultan onu çağırıp, ona dedi: (Ey Ayaz!
Az önce huzurumda, bozdun sen edebini.
Söyler misin sen bana, bu işin sebebini?)
Dedi ki: (Kölelerin işi kusur etmektir.
Sultana yakışan da, kusuru affetmektir.
Ayağımı, bir akrep, soktu tam yedi kere.
Sabredip, oynatmadım ayağımı boş yere.
Lakin sekizincide, dayanamadım artık.
Ayağımın ucunu, oynattım bir defacık.)
Bir günkü sohbetinde buyurdu ki: (Ey insan!
Nefse uyup, Rabbine yapma hiç günah, isyan.
Bugün, nefsimiz için, yapsak da nice şeyler,
Onlar, hep sorulacak mahşerde birer birer.
O gün yaptıklarımız, konunca önümüze,
Nasıl mahcup ve rezil oluruz Rabbimize.
Affı ve mağfireti olsa da Rabbimizin,
Layık olmak gerekir, ona kavuşmak için.
Afva layık olmanın şartı da, şu ki yine,
Merhametli olmaktır, hep din kardeşlerine.
Zira Müslümanlara, kin ve nefret taşıyan,
İnsandan, daha bahtsız, kim vardır acep şu an?
Bırakın müminleri, kâfirlerin bile biz,
Kalbini incitmeye, asla mezun değiliz.
Birini kötülemen gerekirse muhakkak,
Kendini kötüle ki, sensin buna müstehak.
Zira Rabbine karşı, bunca günah ve isyan,
Yapmışken, başkasına kızılır mı ey insan?) |