Haris-el Muhasibi vardı ki evliyadan,
Muhasebe ederdi nefsini hiç durmadan.
O, nefsinden pek fazla hesap soruyor diye,
(Muhasibi) lakabı verildi bu veliye.
Buyurdu: (Halis mümin, dönmüştür Mevlasına.
Bakmaz hiç başkasının kusur ve hatasına.
Bütün dünya birleşip, kötüleseler onu,
O, yine hiç üzülmez, dert etmez asla bunu.
Zira o, ilgisini kesmiştir insanlardan.
Ne derlerse desinler, etkilenmez onlardan.
Bakar, yalnız Rabbinin sevip sevmemesine.
Üzülmez, insanların onu zemmetmesine.
Yine bütün insanlar methetse kendisini,
Sevinmez bunlara da, hiç çekmez ilgisini.
Zira o, insanlara dönüp de bakmaz ki hiç,
Onların, kendisini methinden duysun sevinç.)
Dediler ki: (Efendim, veliler neden acep,
Bütün varlıklariyle, dünyadan kaçtılar hep?)
Buyurdu ki: (Bir kişi, bağlanırsa dünyaya,
Düşer o, çeşit çeşit meşakkat ve belaya.
Sararsa bir insanı, dünya meşguliyeti,
Gafil olur, unutur ölüm ve ahireti.
Dünyanın türlü türlü dert ve telaşesinden,
Uzaklaşır ölüm ve azap endişesinden.
Dünya ile ne kadar olursa alakadar,
Hak teâlâdan dahi, uzaklaşır o kadar.
Halbuki terk ettikçe aksine bu dünyayı,
Yakın bulur kendine, Allahü teâlâyı.
Bir kimsenin, çok ise dünyalık meşgalesi,
Uzun sürer mahşerde, onun hesap vermesi.
Hem de Allah, dünyaya sinek kanadı kadar,
Bir kıymet vermemiştir, öyleyse neye yarar?
Ve lakin dünya nedir? Yanlış bilir çok insan.
Zanneder ki, çalışmaz, tembel olur Müslüman.
Dünya, şu şeylerdir ki, sebep olur gaflete.
Hak’tan uzaklaştırıp, sürükler felakete.)
Dediler ki: (Efendim, nedir şükrün hikmeti?
Buyurdu ki: (Allah’tan bilmektir her nimeti.
Bir iyilik yaparsa eğer sana bir insan,
Bil ki, Hak teâlâdan geldi sana o ihsan.)
Dediler: (En akıllı, acep hangi insandır?)
Buyurdu ki: (Dünyaya gönül bağlamayandır.
Bir kimse ki, dünyaya vermez hiç ehemmiyet.
Aklının çokluğuna, budur bariz alamet.
O, yüzünü tamamen döndürmüştür Allah’a.
Bilir ki, hakiki dost, Odur, yoktur bir daha.
Ahiret hazırlığı içindedir durmadan.
Düşünür ki: Ecelim gelebilir an be an.)
Dediler ki: (Nasıldır acaba güzel ahlak?)
Buyurdu ki: (O kişi, davranır hep yumuşak.
Öfke ve gadaptan da, kaçınır katiyetle.
Ve herkese davranır, şefkat ve merhametle.
Bilir ki yumuşaklık, ziynetidir müminin.
Sertlik gösteren ise, olur kaba ve çirkin.
Çok taat yapmasa da, güzel ahlak sahibi,
Devamlı sevap alır, ibadet yapmış gibi.)
|