Emekli tümgeneral olan Hayri Aytepe,
Yıllarca hizmet etti bu vatan ve millete.
Dokuzyüz altmışaltı yılında etti vefat.
Bir gün kendi kızına, şöyle etti nasihat:
Saadet nedir?
Ey kızım şunu bil ki, dünyadaki insanlar,
Hepsi de, istisnasız mesut olmak arzular.
Ama mesut olanlar, gayet az kimselerdir.
Çünkü bilmiyorlar ki, saadet ne demektir?
Saadetin ne demek olduğunu, bir kişi,
Eğer iyi anlarsa, kolaydır onun işi.
Saadet, yalnız dünya saadeti değildir.
İş, sonsuz saadeti elde edebilmektir.
Ahiret saadeti denir ki işte buna,
Bu da, uymakla olur Allah’ın kanununa.
Yani Kur’an-ı kerim ve Peygamberimizin,
Sözlerine itaat etmektir tam ve kesin.
Kızım, dünya hayatı, sayılıdır nihayet.
Ama buna mukabil ebedidir ahiret.
Öyle ise saadet, iki başlı demektir.
Bir tanesi dünyada, biri ahirettedir.
Daha çok önemlisi hangisidir bunlardan?
Bunu, anlar kolayca birazcık aklı olan.
Akıl ve izanımız, ahiret hayatının,
Önemli olduğunu gösteriyor bi hakkın.
Ahiret bu derece önemliyken, insanlar,
Onu, dünya kadar da pek önemsemiyorlar.
Ahiret hayatı var, hem de o ebedidir.
Buna inanmıyorsak, kurtuluş yok demektir.
Çünkü Hak teâlâya imanı olmayanın,
Yeri, sonsuz olarak Cehennem olur yarın.
Eğer inanıyorsak, ne güzel bir nimettir.
O halde emirlere sarılmamız gerektir.
Eğer sarılmıyorsak, gaflettir bu halimiz.
Bizleri, bu gafletten uyandırsın Rabbimiz.
Kızım, ebedi olan ahiret saadeti,
Bu kadar bariz iken bunun ehemmiyeti,
Bunu bilen, arayan çok az kimse kalmıştır.
İnsanlar, fani olan dünyaya sarılmıştır.
Ahiret saadeti unutulmuş ve hatta.
Sanki bu, yokmuş gibi gafletteyiz adeta.
Bu ise, felaketin en tehlikelisidir.
Ve bu, akıbetlerin en korkunç bir şeklidir.
Ey kızım, işte benim maksadım şu ki asıl:
Bu korkunç tehlikeden kurtulasın velhasıl.
Yani senin, ebedi Cehennem ateşinden,
Tamamen kurtulmanı istiyorum şimdiden.
Bu nasihatlarımı çok iyi anlayasın.
Bunlardan, kendin için ders ve ibret alasın.
Hak teâlâ arttırsın senin de idrakini.
Kazanasın böylece sonsuz saadetini.
Her ana baba dahi çocuklarının, önce,
Sonsuz saadetini sağlamalı güzelce.
Çünkü anne babanın, bu, ilk vazifesidir.
Ona bu vazifeyi veren de Rabbimizdir.
Bir çocuk, ne kadar çok kayıtsız olsa dahi,
Babasının yaptığı bu öğüt, nasihati,
Hiç değilse bir kere merak eder ve okur.
Ve bundan ders alarak, saadete kavuşur.
Dünya ve ahiret
Ey kızım, şu gerçeği çok iyi bilmeliyiz.
Ki, bir gün yanımıza gelecek ellerimiz.
Yani bu hayatımız bitecek bir gün elbet.
Ve ölümle birlikte, başlayacak ahiret.
Bu dehşetli hakikat karşısında her insan,
Bu iki şey hakkında düşünmeli her zaman.
Hayata niçin geldik ve niçin dünyadayız?
Nedir yaşamaktaki gaye ve maksadımız?
Ve yine ölüm nedir, ahiret ne demektir?
Bunları, her insanın öğrenmesi gerektir.
Hatta bu ikisini merak edip öğrenmek,
İnsan olabilmenin ilk şartı olsa gerek.
Hayat ne olduğunu, hayatın sahibinden,
Daha iyi ve doğru, olamaz elbet bilen.
Kâinatta her şeyin, hayatımızın dahi,
Tek hakiki sahibi Allah’tır bizatihi.
Hayata gelmemizin gayesi peki nedir?
İşte bunu, Rabbimiz bize bildirmektedir.
Nitekim Hak teâlâ, kitabında mealen,
Buyurdu: (Yarattım ki bütün insanları ben,
Benim azametimi, bilip idrak etsinler.
Ve bana iman edip, ibadet eylesinler.)
Demek ki biz insanlar, gelmişiz ki dünyaya,
İbadet eyleyelim Allahü teâlâya.
Şimdi görüyoruz ki, maalesef çok insanlar,
Bu müthiş hakikatten habersiz yaşıyorlar.
Bilenler de vermiyor buna hiç ehemmiyet.
Bu noktada başlıyor işte büyük felaket.
Bu mühim hakikati görmemek, inanmamak,
Veyahut inanıp da gereğini yapmamak,
İnsan için, en büyük bahtsızlık ve afettir.
En büyük facia ve en büyük felakettir.
Çünkü Allah, kendine iman etmeyenleri,
Cehennem ateşinde yakacaktır ebedi.
İnananlardan dahi, kendine isyan eden,
Yani emirlerini yerine getirmeyen,
Kulları, Cehennemde bırakacak bir miktar.
Bunlar tövbe ederse, belki affa uğrarlar.
Bunları, Hak teâlâ bize haber veriyor.
Ve Kur’an-ı kerimde açıkca bildiriyor.
Allah, insanlar gibi -hâşâ- yalan söylemez.
Ve Allahü teâlâ sözünden asla dönmez.
Yani emirlerini mühimsemeyenleri,
Mutlak cezalandırır bu sözünün gereği.
Allahü teâlânın cezası çok ağırdır.
Kendini bu cezadan mutlak kurtarmalıdır.
Şu kısa hayat için, eğer ahiretimiz,
Cehennemde geçerse, çok pişmanlık çekeriz.
Ey kızım, ahirete hazırlık yap ki sen de,
Şu pek narin vücudün yanmasın Cehennemde.
Müslümanlık nedir?
Müslümanlık, maddi ve manevi temizliktir.
Hem vücud temizliği, hem kalb temizliğidir.
Müslümanlık, hem dünya ve hem de ahirette,
Saadet temin eden, tek hak yoldur elbette.
Hakiki bir Müslüman, her zaman huzurdadır.
Musibetlerden bile, o lezzet ve haz alır.
Çünkü inanmıştır ki, (Gelse de hayır ve şer,
Allah’ın takdiriyle geliyor hep bu şeyler.
Ondan gelen her şeyde, mutlaka hayır vardır.
Fena görünse bile, benim için hayırdır.)
O, böyle düşünerek, rahat olur hep içi.
Felaket gelse dahi, olmaz hiç şikayetçi.
Allah’tan geldi diye, sabreder ona yine.
Elhamdülillah deyip, şükreder o haline.
İşte böyle bir insan, Allah’ın has kuludur.
Dünya ve ahirette rahat ve huzurludur.
Yani İslamiyet’e uygun hayat yaşayan,
Kurtarır kendisini her zarar ve ziyandan.
Nitekim Rabbimiz de, Kur’an-ı keriminde,
Buyurdu: (Din İslam’dır Hak teâlâ indinde.)
Bugün İslamiyet’in dışında olan dinler,
Hak teâlâ katında makbul din değildirler.
Bugün İncil ve Tevrat, tahrif edilmişlerdir.
Papazlar tarafından değiştirilmişlerdir.
Doğru olsalar bile, İslamiyet geleli,
Yine bu kitapların kalmadı hükümleri.
Şimdi geçerli olan, yalnız İslamiyet’tir.
İslam da, esasında iyi ahlak demektir
Nitekim Hak teâlâ, o Resule hitaben,
Kur’an-ı keriminde buyurdu ki mealen:
(Seni, iyi ahlakı tamamlayasın diye,
Halk eyleyip gönderdim bütün beşeriyete.)
Bir insanın, Müslüman olabilmesi için,
Önce, iman etmesi lazımdır o kişinin.
Ehl-i sünnet üzere bir iman ve itikad,
Müslüman olmak için, en önde gelen bir şart.
Sonra, Hak teâlânın emirlerini, bir bir,
Öğrenip, ona göre hareket etmelidir.
Yine Resulullahın getirdiği ne varsa,
Hepsini beğenmek de, çok mühimdir bilhassa.
Resulün sözlerinden, birini beğenmemek,
Yahut doğruluğunda, bir an şüphe eylemek,
Mâzallah imanını götürür o kişinin.
Buna çok dikkat etmek lazımdır bunun için.
Ufak bir şüpheyi de götürmez çünkü iman.
Müslümanın imanı kaya gibidir her an.
Şüphe hasıl olursa, bir âlime giderek,
Sorup kurtulmalıdır, doğruyu öğrenerek.
Hemen o şüphesini gideremezse eğer,
Büyük iman nimeti o zaman elden gider.
İmandan mahrum insan, en talihsiz insandır.
Çünkü o, Cehennemde ebedi yanacaktır.
Ey kızım, imanını koru ki şimdi sen de,
Ebedi kalmayasın o korkunç Cehennemde.
|