Mahmud İncirfagnevi, çok büyük evliyadır.
Söz ve nasihatları kalb derdine devadır.
Arif-i Rivegeri hazretlerine gidip,
Yetişti tasavvufta, o zata hizmet edip.
Hem maddi, hem manevi ilimlerin hepsini,
Bu üstadından alıp, ıslah etti nefsini.
Bu yolda, tam olarak yetişince, nihayet,
Hocası, kendisine verdi mutlak icazet.
Buyurdu ki: (Gaflete dalmayın ki siz sakın,
Ölüm var ve belki de eceliniz çok yakın.
Dünya, bir imtihandır, ölümle sone erer.
Ve ecel, peşinizden sizi hep takib eder.
Ölüm uyandırmadan, uyanın ki şimdi siz,
Yoksa, mahşer gününde pişmanlık çekersiniz.)
Derdi ki: (Bu dünyaya eylemeyin muhabbet.
Zira ona, Rabbimiz vermiyor zerre kıymet.
Merhamet eyleyin ki kullarına Allah’ın,
Allah da, ahirette acısın size yarın.)
Talebesi içinden, Ali Ramiteni’yi,
Çok sevip, tasavvufta yetiştirdi çok iyi.
Resulullahtan gelen feyzleri, aynen yine,
Ali Ramiteni’nin akıttı saf kalbine.
Bir gün, bu talebesi ederken zikre devam,
Geldi onun yanına, Hızır aleyhisselam.
Hürmetle karşılayıp, sordu ona bir sual:
(Kim vardır bu zamanda ehl-i ilim, ehl-i hal?)
Buyurdu ki: (Ey Ali, Mahmud İncirfağnevi,
Kendine uyulacak büyük âlim ve veli.
Her kim ona uyarsa, halas olur gafletten.
Kurtulur tez vakitte, dünyaya muhabbetten.)
Bir gün de, giderlerken talebeyle bir yere,
Havada beyaz bir kuş gördüler birden bire.
Başları üzerine alçalarak bir hayli,
Konuştu açık açık: (Kâmil er ol, ya Ali!)
Pek çok duygulanarak böyle söylemesinden,
Talebenin bir çoğu, geçmişti kendisinden.
Biraz sonra, gelince yine kendilerine,
Sordular hikmetini Ali Ramiteni’ye.
Buyurdu: O, Mahmud-u İncirfagnevidir ki,
Vermişti Hak teâlâ ona bu kerameti.
O, yükselmiş olduğu çok yüksek makamında,
Yetişir insanlara, en sıkışık anında.
Şu anda, filan kimse, alır son nefesini.
Ziyarete gidiyor, uçarak kendisini.
Zira dua etmişti o kişi daha önce:
(Ya Rab, gönder bir veli, bana ecel gelince.)
Şeytanlar, şimdi ona olmuşlardır musallat.
Onları kovmak için, gidiyor şimdi bizzat.
|