Behaeddin Buhari, çok büyük bir evliya.
Bu zatın zamanında, nur ile doldu dünya.
Bir gün, bir talebesi, huzuruna gelerek,
Dedi: (Alamıyorum namazdan manevi zevk.
Tasavvuf hallerim de, gittikçe kaybolmakta.
Bana, bir tavsiyeniz olacak mı bu babta?)
Buyurdu ki: (Yediğin lokmalara dikkat et.
Yemek adabına da, eyle hem tam riayet.)
Araştırdı talebe yedikleri taamı.
Gördü ki, helal yoldan kazanılmış tamamı.
Gelip arz eyledi ki: (Yediğimiz her yemek,
Helal olup, haram şey karışmış değildir pek.)
Buyurdu ki: (Evladım, git az daha araştır.
Muhakkak bu hususta, başka bir hata vardır.)
Nihayet öğrendi ki, o araştırdığında,
Şüpheli tek bir odun yakılmış ocağında.
Bu günahtan ötürü, etti tövbe, istiğfar.
O iyi hallerini kazandı yine tekrar.
Bir gün de, biri ona eylemişti hakaret.
Ona, bir karşılıkta bulunmadı o Hazret.
Bilakis tebessümde bulundu ona yine.
Lakin o, hastalanıp, geldi ölüm haline.
Hatasını anlayıp, pişman oldu bu sefer.
Af etmesi için de, gönderdi ona haber.
O Allah adamı da, o yoldan geçiyordu.
Hanesine girerek, (Nasılsın?) diye sordu.
O, (Hastayım) deyince, buyurdu: (Hak teâlâ,
Tek şifa vericidir, sana da versin deva.)
O anda iyileşip, ayağa kalktı birden.
Dedi ki: (Çıkarmayın, beni siz kalbinizden.
İncittim kalbinizi, pişmanım şimdi fakat.
Beni af eyleyin de, eylesin kalbim rahat.)
Buyurdu ki: (O zaman, incinmişti kalbimiz.
Şimdi gönül aynası, size karşı tertemiz.
Ve lakin şunu bil ki, Allah dostu veliler,
Kınından uryan olmuş, bir kılıç gibidirler.
Fakat o kişilerin, çoktur merhametleri.
O kılıçla, kimseye vurmazlar kendileri.
İnsanlar, kendisini gelip vurur onlara.
Belasını arayan, sataşır o zatlara.)
O kimse memnun olup, istedi bir nasihat.
Buyurdu ki: (Nefsine, bir lahza verme fırsat.
Daim baskı altında bulundur ki nefsini,
Yoksa o, baş kaldırıp, bastırır, ezer seni.
Ne kadar muhalefet eder isen nefsine,
O kadar kavuşursun, iyi neticesine.
Çünkü nefse uymamak, hep iyilik getirir.
Her dert ve musibet de, ona uymaktan gelir.)
|