Behaeddin Buhari, nakleder şöyle kendi:
Bu tasavvuf yoluna ilk girdiğim günlerdi.
Beni, bir cezbe hali kaplardı ara ara.
Dolaşmaya giderdim, gece kabristanlara.
Bir gece, yine böyle başında bir mezarın,
Dururken, manevi bir hale girdim ansızın.
O halde göründü ki, bana gönül gözümde,
Örtülerle süslenmiş bir kürsi var önümde.
Oturmuş o kürside, nur yüzlü veli bir zat.
Vardı hem etrafında, kalabalık bir zevat.
Ben, orada oturan zatın kim olduğunu,
Düşünürken, birisi tanıttı bana onu.
Dedi: (Abdülhalık-ı Goncdüvani’dir o zat.
Ve halifeleridir önündeki cemaat.
Sana, bir tac verdiler, bereketli, mübarek.
Elden ele dolaşıp, gelmiştir bugüne dek.
Ali Ramiteni’den gelir ki emaneten,
Kondu senin evine, şu andan itibaren.
Verildi o tac sana, bir keramet olarak.
Hürmetine, her bela olurlar senden ırak.
Kulak ver ve dinle ki, kürsideki o veli,
Nasihatler edecek sana çok faideli.
O zat, Abdülhalık-ı Goncdüvani'dir ki hem,
Bu yolun büyüğüdür, çok aziz ve muhterem.)
Kalkıp, öptüm elini ve edeple oturdum.
O bana nazar edip, buyurdu ki: (Ey oğlum!
Bu yolda bulunmaya, var sende kabiliyet.
Lakin olgunlaşması lazımdır onun elbet.
Hakkın gizli sırları, olsun sana aşikâr.
İslam’a tam uymaktır bu yolda en büyük kâr.
İstikamet sahibi olmak hem bu hususta,
En büyük keramettir, bizim bu yolumuzda.
Bid'atlerden uzak ol, ruhsatla etme amel.
Azimetle iş yap ki, bu yolda budur temel.
Yapması lazım olan farz, vacib veya sünnet.
Herbirini öğrenip, titizlikle ifa et.
Sonra, kaçınılacak ne varsa günah, haram,
Öğrenip, kaçınmaya eyle tam bir ihtimam.
Ey oğlum Behaeddin, sen yarın Nesef'e git.
Seyyid Emir Külal de oradadır o vakit.
Önce evine gidip, o tacı al yanına.
Sonra Emir Külal'in, var git huzurlarına.)
Dedim: (Peki efendim, şimdi hemen gideyim.)
Kendime geldiğimde, baktım, bir kabirdeyim.
Evden o tacı alıp, düştüm Nesef yoluna.
Gidip, Emir Külal’in kavuştum huzuruna.
Buyurdu ki: Bu taca, bugün sen müstehaksın.
Bunu muhafazada, gevşeklik etme sakın.
Hocam Muhammed Baba Semmasi hazretleri,
Bana ısmarlamıştı seni yetiştirmeyi.
Hem de senin hakkında, demişti: (Bu, oğlumdur.
Onun yetişmesinde, etmeyesin bir kusur.
Bir gevşeklik olursa bunda ey Emir Külal!
Senin üzerindeki hakkımı etmem helal.)
|