Muhammed Baki Billah, yaşı kırka erince,
Ayrılmak murad etti, dünyadan bir an önce.
Kalmadı bu günlerde, dünyaya hiç rağbeti.
Ebedi yolculuğun göründü alameti.
Kendi zevcesine de, derdi ki o zamanlar:
(Yakında, benim için büyük bir hadise var.)
Bir gün de, bir aynayı alaraktan eline,
(Gel, beraber bakalım) buyurdu zevcesine.
O bakıp, gördü onu pir-i fani, ihtiyar.
Anladı, onun için ebedi yolculuk var.
Bir gün de, mescidinde dururken namaz vakti,
Bunu, talebeye de sezdirmek murad etti.
Buyurdu: (Velilerden birine, bu günlerde,
Gaibden denildi ki: Çok yakında, bu yerde,
Vefat etse gerektir büyük zatlardan biri.
Delhi’nin kenarında kazılsın kabir yeri.)
Talebeler sordu ki: (Efendim, kimdir bu zat?)
Kendinin olduğunu söylemedi o fakat.
İstihare etmeyi düşündüler ise de,
Baki Billah, ona da etmedi müsaade.
Yaklaştıkça gün be gün, vefatının tarihi,
Bunu, daha aşikâr bildirirdi o dahi.
Buyurdu ki: (Gaibden duyarım şöyle kelam:
Senin bu dünyadaki maksadın oldu tamam.
Kalmadı bu fanide, bir işin artık senin.
Ebedi yolculuğa hazırlanabilirsin.)
Bir gün de buyurdu ki: (Gaibden biri bana,
Der ki: Kutb-u zamanın, az kaldı vefatına.)
Cemaziyel ahırda hastalandı nihayet.
Hastalığın şiddeti, gün be gün arttı gayet.
Buyurdu ki: (Birkaç gün ayrılmayın Delhi’den.
Zira son günlerimi yaşıyorum şimdi ben.)
Ayın yirmibeşinde, şiddetlendi hastalık.
Ayrılık eserleri görünür oldu artık.
Elveda eder gibi, bakıyorken gözleri,
Ağlamaya başladı dost ve talebeleri.
O sırada bir kişi, (Allah!) dedi bir defa.
O, başını süratle çevirdi o tarafa.
Dediler: (Çok özlemiş o, hakiki dostunu.
İsmini duymak bile, sevindirdi çok onu.)
O da, yattığı yerden işitti bu sözleri.
Kavuşmak sevinciyle yaşla doldu gözleri.
Sonra da, (Allah! Allah!) diyerek mübarek zat,
Ruhunu teslim edip, şehiden etti vefat.
Kabrinin yeri için, müzakere yaptılar.
Karar verilen yere, mezarını kazdılar.
Cemaat, götürürken tabutu o kabire,
Hiç de istemeyerek gittiler başka yere.
Kazdıkları mezara gitmek isterken onlar,
Başka istikamette mecburen yol aldılar.
Ve bir yere gelince, tabut durdu havada.
Cenazeyi indirip, defnettiler orada.
Birisi hatırlayıp, dedi ki: Hakikaten,
Beğenmişti bu yeri kendisi hayattayken.
Bu yerde abdest alıp, kılmıştı sonra namaz.
Bu topraktan, üstüne yapışmıştı hem biraz.
Buyurmuştu: (Bu toprak, tuttu eteğimizi.
Ölürsem, tam bu yerde kazsınlar kabrimizi.)
|