İmam-ı Rabbani’nin, Mektubat kitabında,
Şöyle buyuruluyor bir nasihatlarında:
(Hak teâlâ bizleri, o büyük Peygamberin,
Nurlu olan yolunda bulundursun hep, âmin!
Kurtarıp bu dünyanın çerçöplerinden bizi,
Büsbütün kendisine bağlasın kalbimizi.
Ne kıymeti vardır ki paranın, malın acep,
İnsan, onun peşinde ömrünü harcasın hep.
Ey insan, evin tarlan zindan olmuş baksana.
Ardında koştukların, düşman olmuş hep sana.
Oğlum, ne güne kadar sürecek daha gaflet?
Ölüm uyandırmadan uyanmalıdır elbet.
Ölmeden, ahirete yarar iş yapmalı ki,
İnsan, böyle kurtulur azaptan tabii ki.
Ey oğlum, ahirete yarar iş de, bir tektir.
O da, Resulullahın yolunda yürümektir.
Her şeyden daha önce, mümine lazım olan,
Edinmektir dosdoğru bir itikat ve iman.
İşlerde ve sözlerde, hatta her harekette,
Emir ve yasaklara uymalıdır elbette.
Bu emirlere uymak, necata olur sebep.
Yani tatbik edene, iyilik getirir hep.
Bunlardan ayrılmaksa, elbette çok kötüdür.
İnsanı utandırıp, felakete götürür.)
Yine bir mektubunda buyurdu ki: (Evladım!
Ebedi saadetler versin sana Allah’ım.
Bizlere doğru yolu ihsan etti Rabbimiz.
O göstermese idi, bulamazdık onu biz.
Allah’ın biz kullara gönderdiği Resule,
İnandık, iman ettik, bin canla, bin gönülle.
Zira Ona uymakla, umulur sonsuz necat.
Ona uymayanların, sonu olur fecaat.
Kul, bin sene yaşasa ve yapsa ibadetler,
Ve nefsine çektirse, çok sıkı riyazetler,
Eğer Resulullaha olmadı ise tâbi,
Bunların, arpa kadar kıymeti olmaz tabii.
Su gibi görünürse nasıl ki çölde serap,
O ibadetlerden de, alınmaz hiç bir sevap.
Lakin Ona uyarak, yapılsa az bir amel,
O bin yıllık taatten, olur üstün ve güzel.
Hatta bir iş olmayan (uyku) bile mesela,
Ona tâbi olunca, olur güzel ve a’la.
(Kaylule etmek), yani, gün ortasında biraz,
Uyumak, o Resulün âdetiydi kış ve yaz.
Ona tâbi olmayı düşünerek bir kimse,
Eğer gün ortasında, bir miktar uyur ise,
Bu uykudan, o kadar görür ki çok menfaat,
O bin yıllık taatten üstün olur kat be kat.
Çünkü bu, Ona tâbi olarak uyumuştur.
O ise, Ona değil, kendisine uymuştur.
|