Bu zat, yazmış olduğu Mektubat kitabında,
Şöyle buyurmaktadır (kalbde iman) hakkında:
(İman), kalbin tasdik ve yakini olduğundan,
Azalıp çoğalması, olamaz hiçbir zaman.
Azalıp çoğalırsa bir inanış eğer ki,
Ona, iman denmeyip, (zan) denir elbette ki.
Allah’ın beğendiği ibadet ve taatlar,
Yapılınca, o iman cilalanır ve parlar.
Lakin beğenmediği haramlar işlenince,
Bu sefer lekelenir ve kararır iyice.
O halde bir imanda, azalmak ve çoğalmak,
Amellerden, işlerden ileri gelir ancak.
Yani iyi amel ve ibadet yapılması,
Suretiyle, imanın çoğalır parlaması.
İşte ibadetlerle parlayınca bir iman,
Böyle olan imana, (çok) dedi bazı insan.
Haram işleyince de, o parlaklığı gider.
Buna dahi (az) dedi yine bazı âlimler.
(Ebu Bekrin imanı, ümmetin imanından,
Ağırdır) hadisi de, ediyor bunu beyan.
Bu hadis-i şerifte buyurulan ağırlık,
Cila ve parlaklığı gösterir gayet açık.)
Yine bir mektubunda şöyle buyurmaktadır:
(Dünyada en güzel şey, Rabbini tanımaktır.
Allah’ı tanımak da, yine iki nevidir.
Birisi, âlimlerin bildirdiği gibidir.
Bu şekilde tanımak, ilimden olur hasıl.
İlim ise, akıl ve zekadan olur asıl.
Öbürü, evliyanın tanımalarıdır ki,
Burada ilim değil, hal vardır tabii ki.
Bu şekilde tanımak, kalb ile ilgilidir.
Hal olduğundandır ki, bu, daha kıymetlidir.
Âlimin kendi vardır zira o tanımada.
Bu tanımada ise, arif yoktur arada.
Nefis, birincisinde imana gelmemiştir.
İkincisinde ise, o da iman etmiştir.
İman, birincisinde olmamıştır hakiki.
Yine ibadetler de, surettir tabii ki.
Çünkü nefs-i emmare, bulmamıştır itminan.
Hatta Hak teâlâya, düşmanlıktadır her an.
Bir hadis-i şerifte zira buyuruldu ki:
(Nefsine düşmanlık et, o, düşman bana çünki.)
Böyle olan imana, (mecazi iman) denir.
Yani sureti olup, her zaman gidebilir.
İkincisinde ise, nefs-i emmare dahi,
İman ve itminana kavuşur bizatihi.
Bu zamandaki iman, (hakiki iman) olur.
Bu iman, bozulmaktan, yok olmaktan korunur.
Resulullah buyurdu: (Ya Rabbi, ihsanından,
Bir iman istiyorum, sonu küfür olmayan.)
Ve Nisa suresinde, buyuruldu ki yine:
(Müminler, iman edin Allah ve Resulüne.)
Yani buyuruldu ki: (Yaparak çok ibadet,
İman-ı hakikiye kavuşun en nihayet.)
|