Abdullah-ı Dehlevi, bir kâmil-i mükemmil.
Olmuştu insanlara dinde rehber ve delil.
Asla dünya kelamı edilmezdi yanında.
Biri gıybet etseydi, sustururdu anında.
Derdi: (Kötülenecek kimse varsa, o benim.
Gıybet büyük günahtır, cezası da pek elim.)
Sultanın gıybetini yaptı biri önünde.
Abdullah-ı Dehlevi oruçluydu o günde.
O gıybeti yapana buyurdu ki o bizzat:
(Bugün oruçlu idim, sevabı gitti fakat.)
O kimse hayret edip, şöyle arz eyledi ki:
(Efendim, siz kimseyi gıybet etmediniz ki.)
Buyurdu: (Öyle ama, dinledim onu ben de.
Bu gıybet günahında, ortaktır dinleyen de.)
Resulü, öyle fazla severdi ki içinden,
İsmini işitince, geçerdi kendisinden.
Bir gün su getirmişti hizmetçi kendisine.
Verirken, şöyle dua etti efendisine:
(Allah’ın Resulünün muhabbeti, sevgisi,
Olsun üzerinize onun nuru ve feyzi.)
Öyle çok sevindi ki onun bu duasından,
Kalkarak, öpüverdi hizmetçinin alnından.
Mübarek odasından, dışarılara kadar,
Bazen yayılıyordu çok nefis rayihalar.
O zaman talebeler, derlerdi ki: (Herhalde,
Yine Resulün ruhu gelmiştir ziyarete.)
O yine zaman zaman, sair evliyanın da,
Ruhaniyetlerini görüyordu yanında.
Bir gün rahatsızlanıp, hasta oldu aniden.
Hemen imdat istedi, İmam-ı Rabbani’den.
Onun ruhaniyeti geliverdi bu sefer.
O rahatsızlığından, kalmadı hiçbir eser.
Abdullah-ı Dehlevi keramet sahibiydi.
Yani Resulullahın yoluna tam tâbiydi.
Zira müttefiktirler bunda bütün veliler.
Keramet hususunda, hepsi şöyle dediler:
(Resulullaha uymak ve dinde istikamet,
Olmaz bu güzel halden daha büyük keramet.)
Bu yüksek faziletin dışında, ayriyeten,
Peygamber-i zişânın kalbinden akıp gelen,
Nur ve feyzi saçarak insanların kalbine,
Yükseltirdi onları yolun nihayetine.
Bir iki nazar ile, binlerce talibini,
Devamlı anar hale getirirdi Rabbini.
Çokları, rüyasında bu veliyi görerek,
İslam’ın sevgisini kalbinde hissederek,
İçlerine düşen bu aşk ile duramayıp,
Gelir ve bu veliyi bulurlardı arayıp.
Ondan, az bir zamanda, pek çok faydalanarak,
Dönerlerdi geriye, birer veli olarak.
Senelerce sürecek çalışma ve işleri,
Birkaç günün içinde, bitirirdi ekseri.
Nice fasık kimseler, bir kere görüp onu,
Bir günde bulurlardı, bu hidayet yolunu.
Nice kâfirler dahi, bir kere dinlemekle,
Müşerref olurlardı iman ve hidayetle.
|