Seyyid Fehim Efendi, büyük üstadı olan,
Taha-yı Hakkari'yi Nehri'de gördüğü an,
Ona, can-ü gönülden bağlanmıştı ihlasla.
Gözü, ondan gayriyi görmüyordu hiç asla.
Çünkü Resulullahın mübarek kalblerinden,
Çıkan nurlar, o zattan yayılıyordu aynen.
Ona olan sevgi ve ihlası nisbetinde,
Çok istifade etti, kısa zaman içinde.
Lakin tanıdığında bu büyük veli zatı,
Henüz bitirmemişti zahiri tedrisatı.
Bir gün yüksek üstadı, çağırıp huzuruna,
Çok iltifat ederek, şöyle buyurdu ona:
(Sen, çok kabiliyetli ve zeki talebesin.
Mutavvel kitabını tedris eylemelisin.)
(Efendim, kitabım yok) deyince üstadına,
Kendi Mutavvel'ini hediye etti ona.
Buyurdular ki: (Muş'un, Abiri nam köyünde,
Bir âlim var, git bunu, oku onun önünde.
Ders ile alakalı olursa bir müşkilin,
Beni düşün kalbinle, halledilir o işin.)
(Peki efendim!) deyip, gitti hemen o köye.
Molla Resul Sıbki’den başladı ders görmeye.
Bir gün, ders okuturken bu hoca Mutavvel’den,
Bir yere geldiğinde, geçmeyip durdu birden.
Çünkü anlamamıştı ordaki ibareyi.
Başladı düşünmeye çözmek için cümleyi.
O ara Seyyid Fehim, gözlerini yumarak,
Düşündü üstadını, o emrine uyarak.
Gördü ki, karşısında duruyor Seyyid Taha.
Önünde Mutavvel var, hem de açık o sayfa.
Ona, doğru şekliyle okudu o cümleyi.
Seyyid Fehim çok güzel anladı meseleyi.
Gözlerini açıp da, gördü ki hoca, hâlâ,
O cümle üzerinde ediyor mütalaa.
Hemen izin isteyip, okudu doğrusunu.
O, şaşırıp dedi ki: (Nasıl bildin sen bunu?)
Söylemek istemedi o ilk sual edişte.
Velakin Molla Resul ısrar etti bu işte.
Dedi: (Ben okuturdum yıllarca Mutavvel'i.
Lakin hep anlamadan geçiyordum bu yeri.
Şimdi sen okuyunca, düzeldi hemen mana.
Bu, senin işin değil, doğruyu söyle bana.)
O zaman Seyyid Fehim, bahsedip üstadından,
Dedi: (Kalb yolu ile öğrendim bunu ondan.
O, Seyyid Taha’dır ki, misli yoktur cihanda.
Nur ve feyiz, o zattan yayılıyor şu anda.
O zatın bir bakışı, şifadır kalb derdine.
Dili, hikmet saçıyor cümle gönül ehline.)
Molla Resul-i Sıbki, bunu, Seyyid Fehim’den,
İşitince, bir anda aşık oldu gönülden.
Ona kavuşmak için, hemen Seyyid Fehim’le,
Nehri’nin yollarına düştü büyük sevinçle.
Onlar yolda gelirken, Nehri'de Seyyid Taha,
Hissetti bu gelişi gelmeden onlar daha.
Zira buyururdu ki: (Şu anda Seyyid Fehim,
Güzel bir hediyeyle geliyor hissederim.)
Gelip, bu büyük zatı gördü o en nihayet.
Himmetine kavuşup, aldı mutlak icazet.
|