Seyyid Fehim Efendi, heybetli bir zat idi.
Sevimli, nurlu, lakin çok vakar sahibiydi.
Bir kimse, gölgesini görseydi onun şayet,
Derdi ki: (Bu, Allah’ın veli kuludur elbet.)
Öyle şanlı, şerefli zat idi ki o elhak,
Onu gören, Allah’ı hatırlardı muhakkak.
Zira Peygamberimiz buyurdu ki bir defa:
(Onlar görüldüğünde Allah gelir hatıra.)
O, Eshab-ı kiramın nümunesiydi bizzat.
Yok idi zamanında, onun gibi büyük zat.
Mahirdi her ilimde, ziraat ve sanatta.
Yok idi bir benzeri, siyasi malumatta.
Van valisi, çözülmez, çetin meseleleri,
Ona gider, danışır, yapar idi ekseri.
Hükümdar olsa idi büyük bir memlekette,
Emsalinden çok iyi hükmederdi elbette.
Velakin dünyaya ve dünya adamlarına,
Katiyen meyl etmez ve gitmezdi yanlarına.
Ömründe, cemaatsiz bir namaz kılmamıştır.
Ve bir tek teheccüdü, asla kaçırmamıştır.
Senede iki defa, Van'a teşrif ederdi.
Mahşeri kalabalık, sohbetini dinlerdi.
Onbinlerce insanın arasında o varsa,
Bakılınca, önce o görülürdü bilhassa.
Hatta aralarında oturmuş olsa bile,
Yine o görünürdü herkesten öncelikle
Bin âlimin yanında, o idi en mükemmel.
Bin güzelin yanında, o idi daha güzel.
O devirde bir kişi, Abdullah ismi ile,
Anlatır ki: Arvas'tan çıktım Hac gayesiyle.
Lakin bütün paramı zayi eylediğimden
Hacdan sonra, evime, dönemedim bu yüzden.
Mekke sokaklarında gezerken böyle dertli,
Birden bir bahçe gördüm, akarsulu, çiçekli.
Süslü bir cami vardı hem bahçe ortasında.
Güzel yüzlü bir adam dururdu kapısında.
Düşündüm ki: Mekke’de, yok idi böyle mahal.
Ya rüya görüyorum, yahut da bu bir hayal.
Ben böyle düşünürken, söyledi ki o adam:
(Evliyalara mahsus, bu, manevi bir makam.
Cuma günü, veliler burada toplanırlar.
İkindi namazını cemaatle kılarlar.)
(İmamları kim olur?) diye sual eyledim.
Dedi ki: (Tanırsınız, Arvas'lı Seyyid Fehim.)
Sevinip, beklemeye koyuldum ben oturup.
Baktım ki, evliyalar geliyor grup grup.
Cami tamam dolunca, en son o zat-ı şerif,
Büyük bir vakar ile, yanıma etti teşrif.
Hürmetle öptüm hemen mübarek ellerini.
Ve derdimi söyleyip, istedim himmetini.
Buyurdu ki: (Bu sırrı, hayatta oldukça biz,
İfşa etmezsen eğer, işini hallederiz.)
Namaz kılıp, dışarı çıkınca o büyük zat,
Bana buyurdular ki: (Gözlerini az kapat.)
Biraz sonra, gördüm ki gözümü açtığımda,
Köyde bulunuyorum bir çeşmenin başında.
Hemen Seyyid Fehim’e gidip öptüm elini.
Buyurdu ki: (Unutma sana dün dediğimi.)
|