Seyyid Taha Hakkari, kutbu idi devrinin.
Ve büyük üstadıydı, hem de Seyyid Fehim’in.
Çay akardı Nehri’de kabristanın altında.
(Harem çeşmesi) diye, bir yer vardı yanında.
İkindi namazını takiben, bu büyüğün,
Bu yerde sohbet etmek, âdetiydi bazı gün.
Velakin götürmezdi herkesi bu sohbete.
En seçkin talebesi, ererdi bu nimete.
Zira o sohbetleri, hususi oluyordu.
Ancak layık olanlar buna kavuşuyordu.
Birkaç bahtiyar idi, oraya seçilenler.
Çok feyze kavuşurdu, o sohbete gidenler.
Diğer talebeleri, ederdi ki çok merak:
Acaba bu nimete, bugün kim kavuşacak?
Yine bir gün, o yere teşrif edeceklerdi.
Herkes merak içinde, neticeyi beklerdi.
Seyyid Fehim, o zaman genç yaşta idi daha.
Lakin onu, çok fazla severdi Seyyid Taha.
Her hususi sohbete, onu götürüyordu.
Kalbinde her ne varsa, ona naklediyordu.
Seyyid Fehim, o gün de beklerdi ki edeple,
Şereflensin o günkü hususi sohbet ile.
O anda Seyyid Taha, çıkarak hanegahtan,
Yine Seyyid Fehim’e dönerek tâ uzaktan,
Seslendi: (Biya! biya! Mahbubi Seyyid Fehim!)
Yani: Gel, gel bizimle, benim en çok sevdiğim.
O gün Seyyid Fehim’i oturtup tam önüne,
Çok teveccüh buyurup, feyiz saçtı gönlüne.
Ve ona, çok hususi himmet ve tasarrufta,
Bulunup, yükseklere çıkardı tasavvufta.
Bir gün de, Seyyid Fehim, üstadını görmeye,
Arvas’tan ayrılarak, geldiğinde Nehri’ye,
Arz etti ki: (Efendim, akrabamdan birisi,
Çeşitli sebeplerle üzüyor gayet bizi.
Ayrılmam gerekiyor bu Arvas’tan bendeniz.
Bu hususta fakire, var mıdır bir emriniz?)
Seyyid Taha cevaben buyurdu ki: (Ey Fehim!
İster yerlerimizi, becayiş eyleyelim.
Sen Nehri’ye buyur gel, ben gideyim Arvas’a.
Benim arzum şudur ki, o makam boş kalmasa.
Zira büyük zatların dergahıdır o Arvas.
O yer, her hal-ü kârda hiç boş bırakılamaz.)
Çok özür dileyerek, dedi ki Seyyid Fehim:
(Öyleyse ben Arvas’tan gitmeyeyim efendim.)
Üstadı Seyyid Taha, buyurdu ki o zaman:
(Seni üzen kim ise, çıkıp gitsin Arvas’tan.)
O yine arz etti ki: (Efendim, akrabadır.
O beni üzse dahi, gösteririm ben sabır.)
O zaman Seyyid Taha buyurdu ki hiddetle:
(Hayır, ister istemez gitmelidir elbette.
Madem sizi üzüyor, el-mecbur gidecektir.
Sonra da gelip sizden, özür dileyecektir.)
Hakikaten o kişi, geçmeden fazla zaman,
Kendi isteği ile, çıkıp gitti Arvas’tan.
Sonra da pişman olup, gösterdi saygı, edep.
Gelip Seyyid Fehim’den affını etti talep.
|