Osmanlı padişahı sultan İkinci Murad,
Hacı Bayram Veli’ye ederdi çok iltifat.
Ve devlet işlerinden fırsat buldukça yine,
Giderdi bu velinin sık sık ziyaretine.
Yine bir defasında ziyarete gitmişti.
Şehzade Mehmed’i de yanında getirmişti.
Feyz-ü bereketinden bereketlensin diye,
Onu, dört yaşındayken götürdü o veliye.
Her İslam padişahı gibi Sultan Murad Han,
İstanbul’u fethetmek arzusundaydı her an.
O sohbet esnasında, arz etti ki: (Efendim!
İstanbul’u fethetmek, tek emelimdir benim.
Bu diyarı, İslam’ın nuruyla aydınlatmak,
Çan sesleri yerine, ezan sesleri duymak,
Benim için, en büyük bir ideal ve gaye.
Bize nasib olur mu feth-i Kostantiniye?)
Hacı Bayram-ı Veli buyurdu: (Ey Padişah!
Ömr-ü devletinizi payidar etsin Allah.
Ve mübarek eylesin bu halis niyetini.
Sen ve ben, göremeyiz İstanbul’un fethini.)
Bir köşede oynayan Şehzade Mehmed ile,
Molla Akşemseddin’i göstererek eliyle,
Dedi ki: (İstanbul’un fethi olur müyesser.
Onu, şu çocuk ile, bizim köse görürler.)
Sultan Murad, söyleyip o gün Akşemseddin’e,
İlk hoca yaptı onu Şehzade Mehmed’ine.
Ve o devrin en meşhur uleması, velisi,
Şehzade Mehmed için ders verdiler hususi.
Tarih ve coğrafyaya gösterdi özel gayret.
Geçmiş hükümdarlardan aldı çok ders ve ibret.
Hem kudretli askerdi, hem kültürlü bir insan.
Ondokuz yaşındaydı tahta çıktığı zaman.
Gönlünde tek şey vardı bu büyük Padişahın.
(İstanbul’u almak)tı yardımıyla Allah’ın.
Hep bunu düşünürdü gece gündüz ve her an.
Bunun hesaplarını yapıyordu durmadan.
Elinde kağıt kalem ve Bizans haritası.
Çağırdı vezirini, bir gün gece yarısı.
Çandarlı Halil Paşa, vezirdi o zamanlar,
Gün görmüş bir kişiydi tecrübeli ihtiyar.
Gece vakti, alınca Sultan’ın bu emrini,
İlk anda anlamadı sebep ve hikmetini.
Huzura gider iken, düşündü ki şunu hep:
Ne kusur ve kabahat işledim ki ben acep?
Yaşlı vezir, korkuyla huzura girdiğinde,
Gördü ki genç Padişah, kağıt kalem elinde.
Buyurdu: (Çağırdım ki gece seni ansızın,
Müşavere edelim, fethi için Bizans’ın.)
|