Bir zaman lain şeytan, hizmetçi kılığında,
Cüneyd-i Bağdadi’nin gelip durdu yanında.
Dedi ki: (Ey efendim, şudur ki tek dileğim,
Sizin hizmetinizle, ben de şerefleneyim.
Lütfen bu dileğimi kabul buyurunuz da,
Ben de feyiz alayım, sizin huzurunuzda.)
(Peki, olur) deyince, sevindi lain şeytan.
Ve yalandan hizmete başladı hemen o an.
O, hizmet ettiyse de devamlı yirmi sene,
Vesvese veremedi, bir defa kendisine.
Nihayet bu hususta kesince ümidini,
Dedi ki: (Ey üstadım, tanır mısınız beni?)
Buyurdu ki: (Elbette, sen ne zannediyorsun?
İlk günü tanımıştım, sen iblis melunusun.)
Şeytan dedi: (Ey Cüneyd, ben, senin kadar yüksek,
Dereceye kavuşan, bir kimse görmedim pek.)
Buyurdu ki: (Buradan def olup git, ey melun!
Beni, ucba ve kibre sürmek mi istiyorsun?)
Bir zarar veremeden, yanından uzaklaştı.
Korkusundan, bir daha ona yaklaşamadı.
Bir talebesi dahi vardı ki bu büyüğün,
Şeytan vesvesesine aldanarak o bir gün,
Düşündü ki: Ben artık kemale eriştim tam.
Bunun için, sohbete etmeyeyim hiç devam.
Sonra başını alıp, çekildi bir kenara.
Ve şeytani bir rüya görüverdi o ara.
Yeşillikler içinde gezinip duruyordu.
Leziz yemekler yiyip, şerbetler içiyordu.
Uyanıp, tabir etti (Cennete girdim) diye.
Bu hali, malum oldu Cüneyd-i Bağdadi’ye.
Kurtarmak gayesiyle ziyaret etti onu.
Bildi, onu şeytanın aldatmış olduğunu.
Buyurdu ki: (Cennete girer isen rüyanda,
La havle... duasını oku hemen o anda.)
O gece rüyasında, yine Cennete vardı.
Cüneyd'in buyurduğu duayı hatırladı.
(La havle...) duasını okudu hemen o an.
Gördüğü yeşillikler, kayboldular ortadan.
O şeytani halleri kaybolduğu için de,
Buluverdi kendini, birden çöplük içinde.
Sabah, namaz vaktinde uykusundan uyandı.
O hallerin, şeytani olduğunu anladı.
Hatasına üzülüp, etti tövbe istiğfar.
Sohbete katılmaya yeniden verdi karar.
Cüneyd-i Bağdadi’nin öperek ellerini,
Bir daha terk etmedi onun sohbetlerini.
Hocası buyurdu ki: (Evladım, beni dinle.
Her Müslüman, muhtaçtır bir mürşid-i kâmile.
Yoksa, bu melun şeytan, bilerek bunu fırsat,
Gelir, o Müslümana oluverir musallat.) |