Cüneyd-i Bağdadi’nin sohbetinde bulunan,
Bir kimse, bu veliyi etmek için imtihan,
Yanına yaklaşarak, bir sual sordu, ama,
O, cevaben şöylece buyurdu o adama:
(Keşke kendi kendini imtihan eyleseydin.
O zaman, belki bizi imtihan eylemezdin.
Çünkü insan, görürse kendinin günahını,
Görmeye vakit bulmaz, başkasının aybını.
Allah'ın dostlarını imtihan etmek için,
Kimde kuvvet vardır ki, senin de olsun gücün.
Sen bizi denemekle, ayrıldın yolumuzdan.
Nereye gideceksen, git artık aramızdan.)
O anda, o kimsenin yüzü simsiyah oldu.
Kalbindeki bir parça yakin dahi kayboldu.
Yaptığı bu hatayı anladıysa da, fakat,
Bir defa kırılmıştı ona o evliya zat.
Bir Allah adamının kalbi kırılır ise,
O af eylemedikçe, iflah olmaz o kimse.
O, buna pişman olup, etti tövbe istiğfar.
Cüneyd-i Bağdadi’den af diledi o tekrar.
O, merhamet ederek affetti onu yine.
O kimsenin yüzü de, geldi eski haline.
Ve yine bu velinin, vardı bir talebesi.
Ona, diğerlerinden fazla idi sevgisi.
Sonra geldi ise de, o, sair talebeden,
Hocasının kalbine, girdi daha evvelden.
Lakin onu, gayriler hiç çekemiyorlardı.
(Niçin onu daha çok seviyor?) diyorlardı.
Cüneyd-i Bağdadi’ye, malum oldu bu haller.
Onları, imtihana tâbi tuttu bu sefer.
Bilcümle talebeyi davet etti evine.
Sonra da, birer adet kuş verdi ellerine.
Buyurdu: (Bu kuşları alarak herbiriniz,
Kimsenin görmediği yerde kesip geliniz.)
Hemen tenha yerlere dağıldılar her biri.
Ve hepsi, kuşlarını keserek döndü geri.
O çok sevdiği ise, getirdi hiç kesmeden.
Ona sual etti ki: (Sen kesmemişsin, neden?)
Ona böyle sorunca, sevindi diğerleri.
Zira zannettiler ki, dinlemedi o emri.
Lakin o, heyecansız ve sakindi begayet,
Üstadına, edeple arz etti ki nihayet:
(Efendim, sizin bize şöyleydi ki emriniz,
Kimsenin görmediği yerde kesip geliniz.
Lakin ben, bulamadım böyle tenha bir yeri.
Çünkü Allah görüyor, bütün gök ve yerleri.
Rabbimin görmediği, tenha yer bulamadım.
Onun için, kesmeden getirdim ey üstadım!)
Onun bu cevabını duyunca talebeler,
Mahcubiyetlerinden utanıp terlediler.
|