Vefatlarından sonra, bu mübarek veliyi,
Bir gece, rüyasında görmüştü bir sevdiği.
Sordu: (Ne muamele eyledi Allah size?)
Buyurdu: (Keşf, keramet gibi neyim var ise,
Hiç işe yaramadı onların bir tanesi.
Olmadı hiç birinin, bana bir faidesi.
Yalnız bir gece vakti, iki rekat bir namaz,
İmdadıma yetişti, azaptan oldum halas.)
Cüneyd-i Bağdadi’nin, ruhlara tesir eden,
Nasihatleri vardı, kalbleri temizleyen.
Buyurdu ki: (Müslüman, toprak gibi olmalı.
Üstünde tepinseler, hiç ses çıkarmamalı.
Nasıl ki bir toprağı sürerler, çapalarlar.
Ve ona, türlü çeşit muamele yaparlar.
Yani toprak, ne kadar görse de çok eziyet,
Yine de çıkar ondan, çeşitli tatlı nimet.
O, her bir çirkinliğe, ikramla cevap verir.
Halis Müslüman dahi, işte aynen böyledir.
Onu gören kimsenin, sürur gelir içine.
O, darda kalanların yardım eder işine.)
Buyurdu: (Bir kimsenin havada uçtuğunu,
Görseniz de, keramet saymayınız hiç onu.
Bakın ki, uyuyor mu Allah'ın her emrine?
Sıkı sarılıyor mu Resulün sünnetine?
Emir ve yasaklara uymakta, zerre kadar,
Gevşekliği var ise, uçması neye yarar?
Halis mümin odur ki, hayâ eder Allah'tan.
Daima kalbi titrer bir günahı yapmaktan.
Bilir ki, imtihana gelmiştir bu dünyaya.
Eğiktir boynu her an Allahü teâlâya.
Tercih eder dünyaya, hep ahiret işini.
Zira o, hiç unutmaz Cehennem ateşini.
O ateşte yanmamak, yegane arzusudur.
Bu yüzden her işini, tam İslam’a uydurur.
Kaçınır her günahtan, asla uymaz nefsine.
Bilir ki kendi nefsi, düşmandır kendisine.)
Bir gün de buyurdu ki: (Ölümü çok anınız.
Düşünün ki, şu anda nerdedir ecdadınız?
Siz dahi, bugün yarın ölürsünüz akıbet.
Lakin unutmayın ki, ebedidir ahiret.
Her bir amelinizden, soracak Hak teâlâ.
Onlara, güzel cevap verirseniz, ne a’la.
Ahirette azap var, çetindir hem de gayet.
Öyleyse her günahtan kaçmaya edin gayret.
Ey insanlar, bu dünya tarladır ahirete.
Faydalı tohum eken, kavuşur her nimete.
Kadın çocuk, mal makam ve mevki düşüncesi,
Allah için olmazsa, dünya olur cümlesi.
Rıza-i bari için kullanılırsa bunlar,
Dünya değil, bilakis ahiretten olurlar.)
|