Hazret-i Emir Sultan, büyük âlim, evliya.
Çok faideli oldu, ilmiyle insanlara.
Muhammed bin Ali’dir asıl ismi bu zatın.
Kerim evladındandır Server-i kâinatın.
Zahiri ilimlerin hepsine oldu vakıf.
Manevi ilimde de, oldu bir mutasavvıf.
Binüçyüz altmışsekiz yılında doğdu bu zat,
Ve bindörtyüz otuzda, Bursa’da etti vefat.
Buhara’da doğdu ve orada gördü tahsil.
Mekke ve Medine’de ilmini etti tekmil.
Seyyid olup, Buhara şehrinde doğduğundan,
(Emir Buhari) diye bahsedilir hep ondan.
Seyyid Ali isminde bir zattı pederi de.
Herkese yardımıyle meşhurdu o devirde.
Kur’an okumak ile geçerdi vakitleri.
İnsanlara hizmette, gitmişti pek ileri.
Küçük kulübesinde, hanımı ile bu zat,
Yaşarlardı ikisi, mütevazı bir hayat.
Her gün ormana gidip, keserek odunları,
Taşıyıp, fakirlere dağıtırdı onları.
Getirdi bir gün yine, ormandan bir yük odun.
Terleri, sakalından yerlere aktı onun.
Hediye etmek için onları halisane,
Köyün fakirlerini dolaştı hane hane.
Sırtında küfesiyle gezdi de akşama dek.
Lakin alan olmadı, onlardan hem de bir tek.
Derlerdi: (Odunumuz var bizim bu gecelik.
Daha fakir olana, bu işte ver öncelik.)
Odunları verecek bulamayınca kimse,
Duygulandırdı onu o günkü bu hadise.
Yorgunluktan oturdu, bir ağacın altına.
Ve şöyle düşünerek şükretti Allah’ına:
Bollukla yaşatırsın bizi sen ey Rabbimiz!
Sayısız, sonsuz defa hamd ederiz sana biz.
O böyle düşünürken, hanımı da bu kere,
Bir sepet hurma ile, geldi ve koydu yere.
Dedi ki: (Talebeniz verdi bu hurmaları.)
O dedi: (Sen ne için kabul ettin bunları?
Hurma var evimizde, sen şimdi bunları al.
Köyün fakirlerine götür de dağıt derhal.)
Aldı o da eline, o bir sepet hurmayı.
Dolaştı o gün ev ev, fakir ve fukarayı.
Lakin dolaştıysa da o köyü hane hane,
Kabul eden olmadı onlardan tek bir tane.
O ara, Seyyid Ali, ellerini açarak,
Şöyle dua ederdi Rabbine yalvararak:
(Ya Rabbi, kereminden bir oğul ver ki bana,
Hizmet etsin bir ömür, hep senin kullarına.)
Rabbimiz, kendisine bir oğul etti ihsan,
O çocuk büyüdükte, oldu bir (Emir Sultan).
|