Ne zaman ki babası, göçünce bu dünyadan,
Çıktı Emir Buhari, genç yaşta Buhara’dan.
Geldi Hac mevsiminde, hacılarla Mekke'ye.
Haccı eda eyleyip, yöneldi Medine'ye.
Ceddini ziyarete geldiyse de o, ancak,
Müsait, boş bir oda bulamadı kalacak.
Birinden işitti ki: (Şurada var bir oda
Seyyid olanlar için ayrılmış lakin o da.)
Kalkıp gitti ise de, lakin vazifeliler,
(Bu oda, seyyidlere ayrılmıştır!) dediler.
Emir Sultan dedi ki: (Yok kalacak bir yerim.
Hem sonra biliniz ki, ben de seyyidlerdenim.)
Dediler ki: (Kim bilir senin seyyidliğini?
İsbat etmen gerekir bize sen kimliğini.)
Dedi ki: (Buralarda olmaz beni tanıyan.
Zira ben, bugün geldim buraya Buhara’dan.
Lakin istiyorsanız, Resulün türbesine,
Girip selam verelim hepimiz kendisine.
Kime cevap verirse eğer Peygamberimiz,
Onun seyyid olduğu, anlaşılsın şüphesiz.)
(Çok garip bir iddia) diyerek o kimseler,
Yüzlerini, Ravda’ya döndürdüler bu sefer.
(Esselamü aleyke ya ceddi!) dedi hepsi.
Lakin işitmediler Ravda’dan cevap sesi.
Sıra, Emir Sultan’a gelmişti ki, o anda,
(Esselamü aleyke ya ceddi!) dedi o da.
Bizzat cevap verdiler selama Fahr-i âlem.
Resulün bu sesini, işitti cümlesi hem.
(İstediğin odada kalabilirsin) diye,
İltifat eylediler o zaman bu veliye.
Sonra Emir Buhari, yerleşti bir odaya.
Ziyaret ediyordu ceddini doya doya.
O, düşünür idi ki, hep burada kalmayı,
Gördü bir gün rüyada, Resul-i kibriyayı.
Hazret-i Ali ile dururlardı yan yana.
O da gidip, edeple diz çöktü yanlarına.
Ona, hazret-i Ali buyurdu ki: (Ey oğlum!
Şimdi sana mühim bir vazife veriyorum.
Ceddin Resulullahın dinini tebliğ için,
Rum diyarına git ki, budur o mühim işin.
Önünde ilerleyen, üç kandil belirecek.
Onları takip et ki, sana yol gösterecek.
O kandiller, nerede dururlarsa, dur ve in.
Gitme daha ileri, oradır irşad yerin.)
Emir Sultan, uyandı ve (Hayırdır inşallah!)
Diyerek hazırlanıp, yola çıktı o sabah.
Üç kandili takiben, geldi Bursa’ya kadar,
Kandiller kaybolunca, o yerde kıldı karar.
|