Hasan Sezai var ki, büyük bir veli idi.
Tasavvufta, (Gülşeni) yoluna mensub idi.
Önceleri Mısır’a gitmiş idi bir sene.
Orada, bir icazet verildi kendisine.
İbrahim Çelebi nam, bir sahib-i saadet,
Tarafından yazılıp, verildi bu icazet.
İhtiva ettiğinden kıymetli bilgileri,
Aynen neşrediyoruz bu icazetnameyi:
(Ey müminler, bilin ki, gitmek için bir yere,
İhtiyaç vardır elbet, yol bilen bir rehbere.
Bu rehber, ne kadar çok lazımsa bu dünyada,
Daha fazla lazımdır, ahiret yolunda da.
Allah yolunda rehber, tam yetişmiş velidir.
İnsanı, böyle zatlar maksadına erdirir.
Böyle kâmil birini sever ise bir insan,
Sevgisi nisbetinde, feyiz alır o zattan.
Muhabbeti az ise, az olur faidesi.
Çok ise, bu nisbette artar istifadesi.
Hasan Sezai dahi, kâmildir bu manada.
Bu icazetnameyi veriyorum ona da.
Kim ki, onu sever ve ona tam teslim olur.
Dünya ve ahirette saadete kavuşur.
Ancak rehberinizi, Allah için seviniz.
Sakın bu sevginize, karışmasın nefsiniz.
Nefsi bir gaye ile severseniz o zatı
Ondan bulamazsınız manevi menfaatı.
İbadet yaparken de, karışmasın nefsiniz.
Yoksa ihlassız olup, kabul etmez Rabbimiz.
Şirk, bilhassa bu yolda gizlidir, aman sakın.
Yaptığınız her işi, sırf Allah için yapın.
Kim ihlas sahibiyse yaptığı her bir işte,
Ona gıbta ediniz, halis kul odur işte.
Kötü kimseler ile etmeyin arkadaşlık.
Zira size, onlardan, bulaşır her fenalık.
Hak söze kulak verip, sevin rehberinizi.
Çünkü o, saadete erdirir elbet sizi.
İslam’dan, zerre kadar ayrılmışsa bir insan,
Havada uçsa bile, kaçın onun yanından.
Harikulade işler yaparsa da o kişi,
Keramet denmez ona, istidractır o işi.
Dinin bir edebine etmiyorsa riayet,
Denizde yürümesi, değildir bir keramet.
Yolumuzun esası, İslam’ı öğrenmektir.
Ve her işi, İslam’a muvafık işlemektir.
Tasavvufa girmekten gaye de, budur zaten,
Başka şeye kavuşmak, hiç değildir katiyen.
Bu nasihatlerimi eyleyin mülahaza.
Ve hatta küpe edip, takın kulağınıza.)
Bu icazetnameyi alıp bu mübarek zat,
Edirne’nin halkını, yıllarca etti irşad.
|