İmam-ı Gazali’nin buyurmuş oldukları,
Güzel nasihatlardan, şunlardır bazıları:
Şükür, Hakkın verdiği ne varsa nimet, hayır,
Onun sevdiği yerde harcayıp kullanmaktır.
Nimet, Onun rızası dışında harcanırsa,
Küfran-ı nimet olur Ona karşı bilhassa.
Musibet gelince de, sabretmek lazım gelir.
Çünkü o, senin için, belki de bir nimettir.
Belaların içinde, yoktur ki bir tanesi,
Olmasın onun sana, gizli bir faidesi.
Ey insan, Hak teâlâ görür her işimizi.
Ve bizden iyi bilir, niyet ve içimizi.
Madem ki Allah bizi biliyor, görüyor hep,
O halde etmek lazım Ondan hayâ ve edep.
Aklı olan bir kişi, demeli ki nefsine:
(Ey nefsim, fazla uyma heva ve hevesine.
Çünkü asıl sermayem, ömrümdür bir tek benim.
Ve bu kısa ömürden, başkaca yok bir şeyim.
Öyle ki, bu dünyada verdiğim her bir nefes,
Çıkınca, hiçbir şeyle, bir daha geri gelmez.
Bu anlar, bu nefesler, sayılıdır hem dahi.
Yani ömür, gün be gün azalıyor vallahi.
Ebedi saadeti ele geçirmek ise,
Bugünkü işlerinle ilgili bir hadise.
Öyle ise ey nefsim, sonsuz saadet için,
Ne yaptın geçen günler? Ne oldu bugün işin?
Bir şey yapamadınsa bu yolda eğer şu an,
Var mıdır senin için, bundan büyük bir ziyan?
Eğer (Yarın yaparım) diyorsan, aldanırsın.
Ecel önce gelir de, pişman olup kalırsın.
Çünkü ölüm, kimseye vakit bildirmemiştir.
(Şu gün, yahut şu zaman gelirim) dememiştir.
Bir şey yapacak isen, çabuk tut ki elini,
Bilmiyorsun ecelin ne gün geleceğini.
Hadiste buyurdu ki zira Peygamberimiz:
(Yarın yaparım diyen, helak oldu, biliniz!)
O halde şu anının, iyi bil kıymetini.
Günahları terk edip, tam yap ibadetini.
Zor geliyor ise de bunları bugün yapmak,
Nerden biliyorsun ki, yarın kolay olacak?
Kabul olan ibadet, vaktinde yapılandır.
Geciktirmekte ise, itiraz, inat vardır.
Ey nefsim, sen Allah’ın pek aciz bir kulusun.
Ve Onun her emrini yapmaya da mahkumsun.
Eğer inanıyorsan ahkam-ı diniyyeye,
Ne lüzum görüyorsun onu geciktirmeye?
Emri geciktirmek de, suçtur halis kul için.
Öyleyse hep vaktinde olmalı her bir işin.
|