Nefse karşı yapacak, üçüncü bir iş vardır.
O da, her bir amelden, ona hesap sormaktır.
Her gün akşam yatarken, o günkü işler için,
Nefsine sormalı ki: (Bunu niçin işledin?)
İnsan, iş ortağına aldanmaması için,
Nasıl hesaplaşırsa onunla peşin peşin,
Nefse karşı, daha da uyanık olmalıdır.
Çünkü nefis, hileci, hain ve yalancıdır.
Kendi arzularını, sana iyi ve güzel,
Gösterip, yaptırmaya çalışır pek mükemmel.
Onun için her şeyi, ona sual etmeli.
(Bu işi ne niyetle, niçin yaptın?) demeli.
Zararlı, fena bir iş yapmışsa o gün eğer,
Ona bir ceza verip, ödetmek icab eder.
İbni Samed, âlim ve büyüklerden bir zattı.
Altmış yıllık ömrünün, bir hesabını yaptı.
Yirmibirbin altıyüz gün idi geçen hayat.
Bu rakamı görünce, şaşırdı birden o zat.
Derin bir (Ah!) ederek, dedi ki o gam ile:
(Her gün, en az bir günah işlemiş olsam bile,
Yirmibirbin altıyüz günah eder bu cem’an.
Ben nasıl kurtulurum bu kadar çok günahtan?
Hem de öyle günlerim oldu ki benim eyvaah!
İşlemiştim bir değil, yüzlerce hatta, günah.
O halde, yüzbinlerce günah oldu şu anda.
Öyleyse benim halim, ne olacak Mizan’da?)
Yıkıldı sonra yere, düşünerek o bunu.
Halk gelip baktılar ki, teslim etmiş ruhunu.
Lakin herkes, günahı, böyle dert etmiyorlar.
Yani kendilerini hesaba çekmiyorlar.
Bir tane kum koysaydı, odaya her günahta,
Birkaç sene içinde, dolardı kumla oda.
Omuzlarımızdaki vazifeli melekler,
Her bir günahımızı tek be tek kaydederler.
Bir günaha, bir lira isteselerdi bizden,
Malımızın tamamı giderdi elimizden.
Halbuki arada bir, hem de pek gaflet ile,
Bir iki (Sübhanallah) diyecek olsak bile,
Tesbih alır ve sayar, onu hesab ederiz.
Sonra da, (Ben şu kadar, şunu söyledim) deriz.
Hazret-i Ömer Faruk buyurdu ki: (Her insan,
Tartmalı kendisini, gelmeden vakt-i mizan.)
Her akşam, kamçı ile vurarak kendisine,
(Ne için böyle yaptın?) der idi hep nefsine.
Ve derdi ki: (Ey nefsim, gaflete gelme zinhar.
Bak, emir-ül müminin diyor sana insanlar.
Buna layık olmazsan, yazıklar olsun sana.
Allah’tan kork, yahut da hazırlan azabına.)
|