Mahşerin sıkıntısı olunca gayet çetin,
Şefaatçi ararlar, halk bundan halas için.
Önce, Adem Nebinin varırlar huzuruna.
Bu sıkıntılarını, söylerler önce ona.
Derler ki: (Ey babamız ve ey hazret-i Adem!
Sen, Allah’ın Resulü, aziz ve şerifsin hem.
Halimiz pek fenadır, şefaat et ki bize,
İşlesin Hak teâlâ, ne hüküm verir ise.
Artık hesabımıza başlasın ki Rabbimiz,
Zira bu sıkıntıya, kalmadı takatimiz.)
Adem aleyhisselam, özür beyan ederek,
Nuh aleyhisselama onları buyurur sevk.
(Bin sene) müşavere ederek, sonra onlar,
Nuh aleyhisselamın huzuruna varırlar.
O da, layık görmeyip şefaate kendini,
İbrahim Peygambere söyler gitmelerini.
Onlar, yine (bin sene) ederek müşavere,
Giderler bu sefer de, İbrahim Peygambere.
O da özür dileyip, geri çeker kendini.
Ve Musa Peygambere söyler gitmelerini.
O da özür dileyip, onlara der ki hemen:
Talep edin siz bunu, gidip İsa Nebi’den.
Ona gidip derler ki: (Ya İsa, bize acı.
Bu halden halas için, sen ol bize aracı.)
O da özür dileyip, buyurur ki onlara:
Gidin siz bunun için Hatem-ül enbiya’ya.
Çünkü Peygamberlerin, Odur en şereflisi.
Odur Hak teâlânın habibi, sevgilisi.
Zira kavmi ettikçe ona eza ve cefa,
O, beddua etmedi onlara tek bir defa.
Hatta dişini kırıp, yardılar da alnını,
Acıyıp, bağışladı yine yaptıklarını.
Hep Onun hürmetine var oldu bu kâinat.
Siz şimdi Ondan gidip, talep edin şefaat.)
Onlar bunu duyunca, pek fazla sevinirler,
Hemen Resulullahın minberine gelirler.
Derler ki: (Sen, elbette habibisin Allah’ın.
Habib, en iyisidir bütün vasıtaların.
Biz, hazret-i Adem’e gittikse de ilk kere,
O havale eyledi bizi Nuh Peygambere.
Ona gidip arz ettik, bu fena halimizi.
Hazret-i İbrahim’e gönderdi o da bizi.
Ona gidip söyledik derdimizi bu defa.
O da gönderdi bizi, Musa kelimullaha.
Ona dahi giderek arz edince nihayet,
Dedi: İsa Nebi’den isteyin yardım, medet.
En son ona gittik ki, şefaat etsiz bize.
Lakin o da gönderdi bizi hazretinize.
Senden başka, kalmadı bir kimsemiz gidecek.
Merhamet et ki bize, halimiz fecidir pek.
Dayanılmaz hal aldı artık bu azabımız.
Sen şefaat eyle ki, başlasın hesabımız.
O nasıl hükmederse, ona mahkum olalım.
Yeter ki, bu azaptan bir nefes kurtulalım.)
|