Rabia-i Adviyye, her gece, çoğu zaman,
İbadet ediyordu Rabbine uyumadan.
Yine böyle bir gece, namaz kıldı evinde.
Sonra, uyuyakaldı hasırın üzerinde.
O sırada içeri, bir hırsız girdi, ancak,
Arayıp, hiç bir nesne bulamadı çalacak.
Ve lakin Rabia'nın, vardı ki bir örtüsü,
Tam çıkacağı zaman, takıldı ona gözü.
Bari boş çıkmayayım diyerek aldı onu.
Ve lakin bulamadı evin çıkış yolunu.
Geri dönüp bıraktı, o örtüyü yerine.
Bu sefer kolaylıkla, kapıyı buldu yine.
Bulmuşken, geri dönüp, örtüyü yine aldı.
Ve lakin çıkamayıp, yine içerde kaldı.
Koydu onu yerine, kapıyı buldu yine.
Bu hal, tam yedi kere vaki oldu kendine.
Son defa o örtüyü eline aldığında,
Gaibden, kendisine geldi şöyle bir nida:
(Ey kişi, hiç yorulma, çek örtüden elini.
Zira o, Allah'ına ısmarladı kendini.
Ona, az yaklaşmaya gücü yokken şeytanın,
Senin gücün yeter mi, uğraşma daha sakın!
Alamazsın sen onu, kendini yorma fazla.
O uyuyor ise de, uyumaz Rabbi asla.)
Bunu duyup, korktu ve çıktı evin içinden.
Tövbe edip, vazgeçti bu hırsızlık işinden.
Rabia-i Adviyye, çok korkardı Allah'tan.
Gözyaşları, yüzünde, iz yaptı ağlamaktan.
Bir gün de ağlıyorken, sordular ona yine:
(Ne için ağlıyorsun, çok yakınken Rabbine?)
Buyurdu: (Kardeşlerim, ayrılıktan korkarım.
Ebedi beraberlik olmazsa, ne yaparım.?
Rabbimin huzuruna çıkınca hesap için,
Acep kurtulur muyum? İç yüzü budur işin.
Sen bana yaramazsın! der ise Hak teâlâ,
Ne olur benim halim, buna ağlar Rabia.)
Bir kimseyi gördü ki, hep dua ediyordu:
(Ya Rabbi, bu kulundan sen razı ol) diyordu.
Buyurdu ki: (Sen Ondan, hiç razı olmuyorsun.
Kaza ve kaderine rıza göstermiyorsun.
Üzerine, bir miktar dert, bela gelse şayet,
Sabretmeyip, herkese ediyorsun şikayet.
Sen razı olmaz iken Onun her bir işinden,
Onun razılığını nasıl istiyorsun sen?)
Dediler ki: (Haklısın, kulluk da zaten budur.
Kulun razı olması, ne ile belli olur?)
Buyurdu: (Nimetlerden nasıl zevk alıyorsa,
Beladan da zevk alır, gayet acı da olsa.
Ve hatta belalardan, daha çok alır lezzet.
Çünkü Hak teâlâdan gelmiştir ona o dert.)
|