Halife Harun Reşid, bir gün Şakik Belhi’ye,
Rica etti: (Bana bir nasihat eyle!) diye.
Buyurdu ki: (Ey Harun, gaflete gelme sakın.
Zira ölüm, insana uzak değil, çok yakın.
Aldanma bu dünyanın mal ve saltanatına.
Ahirette, bunların faydası olmaz sana.
Düşün şimdi bir çölde, günlerce kaldığını,
Hararetten susayıp, içinin yandığını.
Tam ölecek bir hale gelmişken susuzluktan,
Biri gelse yanına, hem de serin su satan.
Senin, bu susuzluktan yanmışken böyle için,
Ne kadar mal verirsin o suyu almak için?)
Dedi ki: (Ne isterse veririm o ücreti.
Olur mu o durumda, malın ehemmiyeti?)
Buyurdu: (Yarısını isterse servetinin,
Verir misin o şahsa, o suyu almak için?)
Harun Reşid dedi ki: (Veririm hemen elbet.
Zira ben ölüyorken, neye yarar bu servet.)
Buyurdu ki: (Pekala, içtin ve kandın suya.
Lakin atamıyorsun o suyu dışarıya.
Yani bir damla bile, idrar yapamıyorsun.
Şiddetli bir sancıyla, kıvranıp duruyorsun.
O ara, bir başkası gelse senin yanına.
Dese: Çare bulurum, senin hastalığına.
Kalan servetini de talep etse o hepten,
Acaba verir miydin halas için o dertten?
Dedi: (Gayet tabii, seve seve verirdim.
Ben sancıdan ölürken, neye yarar servetim?)
Buyurdu: (Öyle ise, övünme malın ile.
Bir içimlik su kadar kıymeti yokmuş bile.)
Harun Reşid ağlayıp, dedi ki: (Söyle daha.)
Buyurdu ki: Ey Harun, isyan etme Allah'a.
Tövbeyi, bir an bile sakın geciktirme ki,
İstiğfar edemeden ölebilirsin belki.
Pişman olur, tövbeyi sonraya bırakanlar.
Zira ecel, çok zaman, ani gelip yakalar.
Bil ki halis Müslüman, kimseyi kötü bilmez.
Kimsenin arkasından, konuşup gıybet etmez.
Tarifi şöyledir ki hakiki bir müminin:
Elinden ve dilinden, insanlar olur emin.
Tam yediyüz âlime sordum ki şu suali:
(Akıllı bir insanın, nasıl olur ahvali?)
Dediler: (Soğumuştur o kimse bu dünyadan.
Ahiret hazırlığı içindedir durmadan.
Bilir ki dünya fani, ahiret ebedidir.
Ahiret günü için hazırlık içindedir.
Dünya işleriyle de uğraşsa da nihayet,
Lakin dünya malına, beslemez hiç muhabbet.
Dünyadan, ahirete çevirmiştir yüzünü.
İbadetle geçirir gece ve gündüzünü.)
|