Ebu Osman Mağribi “rahmetullahi aleyh”, bir gün Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” faziletlerinden bahsederken; “Yerlerde ve göklerde yaratılan her şey, Onun şerefine yaratılmıştır” buyurdu.
Ve açıkladı:
Hak teâlâ; “İste, vereyim!” buyurdu kendisine.
Ama O, dünyalık hiç bir şey istemedi.
Ne mülk, ne de saltanat.
Ne makam, ne de rütbe.
Sadece kulluğu ve Peygamberliği istedi.
Sonra şunu anlattı:
Bu gece yemeğimiz yoktu
Bir gün, Cibril aleyhisselam, Peygamber efendimizin huzuruna girip selam verdi.
O Server selamını aldı ve;
- Bu gece evimizde hiç yemek yoktu, buyurdu.
O esnada İsrafil adındaki melek girdi ve;
- Ya Resulallah, beni Rabbimiz gönderdi. “Habibim isterse dokunduğu taş toprak, altın olsun. İsterse melek olarak yapsın Peygamberliğini” buyuruyor dedi.
Peygamber efendimiz buyurdular ki:
- Ne altın isterim, ne melek olmayı. Sadece kul olarak Peygamberlik yapmayı isterim.
O, âlemlere rahmettir
Sonra şunu anlattı cemaate:
O, insanlara, cinlere, hatta canlı cansız her mahluka Peygamber gelmiştir.
Onun rahmetinden, her şeye nasib vardır.
Kâfirler ve melekler de nasipdardır bu rahmetten.
Cemaatten biri sordu:
- Kâfirlere rahmeti nasıldır efendim?
Cevabında;
- Onun hürmetine, üstlerine umumi azab gelmez.
- Peki, meleklere rahmeti nasıldır hocam?
- Arz edeyim, buyurdu.
Ve şu hadiseyi nakletti onlara:
Sana da nasib oldu mu?
Bir gün, Resulullah efendimiz aleyhisselam ile Cebrail aleyhisselam konuşuyorlardı.
Peygamber efendimiz;
- Ya Cebrail, Hak teâlâ benim için; “Seni rahmet olarak gönderdim” buyuruyor. Bu rahmetten sana da nasib oldu mu? diye sordu.
Cebrail aleyhisselam;
- Evet ya Resulallah oldu, dedi. Hak teâlânın kudret ve azameti karşısında, sonumdan korkudaydım. Ne zaman ki, iki âyet getirdim zatınıza, o zaman korkum gitti, rahatladım.
Efendimiz aleyhisselam sordular:
- Neden rahatladın?
- Çünkü o iki âyette, benim “Emin” olduğum bildiriliyordu. Sizin sayenizde Rabbimizin meth-ü senasına kavuştum. Bana, bundan büyük rahmet olur mu ya Resulallah.
|