Şam’da yaşayan Velilerden Hubeyret-ül Basri hazretleri, bir gün;
- Kardeşlerim, lokmanıza dikkat edin, buyurdu.
Ve ekledi:
- Haramla beslenen vücudu ateş yakar. Haram yemeyen vücudu ise toprak çürütemez.
Şöyle devam etti:
- “İman”, en büyük nimettir. Cenâb-ı Hak bir kuluna iman verdiyse, ona her şeyi vermiş demektir. Her nimet imanın içindedir çünkü.
Sordular:
- Ya iman vermediyse efendim?
- İman vermediği kuluna hiçbir şey vermemiş demektir. Yani imanı olmayan kimse her şeyden mahrumdur.
Sevindiler:
- Öyleyse biz çok şanslıyız efendim.
- Elbette. Çok sevinelim, çok şükredelim ki, Müslümanız elhamdülillah. Cenâb-ı Hak iman nasib etti bize. Hem de doğru iman.
Ve ekledi:
- “Ehl-i sünnet” üzere iman etmiş bir kimsenin, hayatından şikayet etmesi kadar abes bir şey olamaz.
Dinleyenler;
- Ama biz bazen şikayetçi oluyoruz, dediler.
- Çok yanlış. Bu, neye benzer, biliyor musunuz?
- Neye benzer efendim?
- Bir adam düşünün ki, “tonlarla altın”ı var. Buna rağmen “bir kuruş”un hesabını yapıyor. Yakışır mı?
Namaz çok mühim
Bir gün de “Namaz”ın ehemmiyetinden sordular bu zata:
Cevap olarak;
- Namaz, çok mühimdir, buyurdu.
Ve izah etti:
- İbadetler imandan değildir. Yani bir ibadeti terk etmek, imanı gidermez. Ama namaz için hüküm böyle değildir. Çünkü namaz ibadeti farklıdır. İstisnadır o.
Sordular:
- Onun hükmü nasıldır efendim?
- Bir çok büyük alimler; “Namaz kılmayan ve namaz vakti geçerken üzülmeyen kimsenin imanı gider” buyuruyor. Namaz, bunun için mühimdir işte. Yani namazı vazife kabul etmeyen, namaz kılmadığına üzülmeyen, imanını kaybeder Allah korusun.
- Ya üzülüyorsa efendim?
- Üzülürse, imanlı olduğu anlaşılır.
|