Cafer bin Muhammed “radıyallahü anh” anlatıyor:
Peygamber efendimiz aleyhisselam bir kere hasta olmuşlardı.
Cebrail aleyhisselam ziyarete geldi ve;
- Nasılsın ya Resulallah? diye sordu.
Efendimiz aleyhisselam;
- Biraz rahatsızım, buyurdular.
Getirdiği meyveleri çıkarıp arzetti.
Efendimiz aleyhisselam meyveleri eline alır almaz zikre başladılar:
“Allah Allah Allah...!”
Zikir sesleri rahatça duyuluyordu.
Sakin ol!
Enes bin Malik “radıyallahü anh” anlatıyor:
Bir gün, Uhud dağına çıkmıştı Efendimiz aleyhisselam.
Yanlarında Ebu Bekir, Osman ve Ali de vardı.
Derken dağ sallanmaya başladı.
Resulullah efendimiz seslendiler:
- Sakin ol ya Uhud! Üzerinde bir Peygamber, bir Sıddık, iki de Şehid var!
Sonra mı?
Sallanma durdu.
Hem de anında.
İnin üzerimden!
Resulullah efendimiz aleyhisselam, müşriklerin şerrinden halas için şehri terk edip Sebir dağına çıkmışlardı bir gün.
Dağdan bir nida işitti:
- Ey Allah’ın Resulü!
Etrafına bakındı.
Kimsecikler yoktu ortalıkta.
Ses bizzat dağdan geliyor ve;
- Ya Muhammed! Lütfen inin üzerimden! diyordu.
Efendimiz aleyhisselam sordular:
- Neden?
- Burada müşrikler size zarar verirlerse, Rabbim beni azarlar.
Taşlar selam veriyor
Peygamber efendimiz aleyhisselam, oniki yaşlarında iken Ebu Taliple sefere çıkmışlardı bir gün. Busra’da konakladılar.
Burada “Bahira” adında bir rahip vardı.
Semavi kitaplardan “Ahir zaman Peygamberi”nin alametlerini ve bir gün buradan geçeceğini okumuş, teşrifini bekliyordu.
Çok kervanlar görmüşse de, hiçbirinde bu alametleri görememişti.
Ve bir gün, bir kervan gördü.
Ama bu, öbürlerine benzemiyordu.
Evet, beklediği kervandı bu.
Çünkü, kervanın üzerinden bir “bulut” geliyordu.
Ayrıca, taşlar kervandaki birine selam veriyor, ağaçlar, o kimseye doğru eğiliyordu.
Evet, bu O idi.
Ahir zaman Nebisi, âlemlerin rahmeti geliyordu.
“sallallahü aleyhi ve sellem”.
|