Abdülhakim Arvasi hazretleri “kuddise sirruh”, büyük alim ve evliyadır.
Herkesi affetmesiyle meşhurdu.
Bir gün sevenleri yanına gelip;
- Efendim, herkesi affediyorsunuz, dediler.
Cevaben;
- Evet öyle, buyurdu.
- Hikmeti ne efendim?
Buyurdu ki:
- Çünkü Allahü teâlâ affetmeyi seviyor. Siz de affedin!
Oku şu sayfayı!
Talebesinden biri ziyarete gelmişti bu zata.
Bir müddet sohbet ettiler.
Bir ara kütüphaneden arapça bir kitabı çekip, rastgele açtı bir sayfayı.
Sonra uzattı bu gence:
- Oku şu sayfayı!
Talebe;
- Peki hocam, dedi.
Ve çat pat okumaya çalıştı o yeri.
O, yanlışlarını düzeltip, tekrar tekrar okuttu aynı yeri.
Tâ ki yanlışsız okuyuncaya kadar.
Sonra;
- Şimdi de tercüme et! buyurdu.
Genç başladı tercümeye.
Ama yarım yamalak tabii.
O yine yanlışlarını düzeltip tekrar okuttu aynı yeri.
Bir daha, bir daha...
Öyle ki, hiç yanlışı kalmayıncaya kadar.
Genç adeta ezberlemişti o sayfayı.
İyi de, niye böyle yapmıştı acaba?
Hiç anlayamadı.
Kendi kendine;
“Elbet bir hikmeti vardır” diye düşündü.
Aradan uzun yıllar geçti.
Mübarek Hocası “kuddise sirruh”, vefat etmişti.
Bir gün “Kütüphane müdürlüğü” için imtihan açıldı o yörede.
Bu da gidip girdi imtihana.
Çünkü iş arıyordu.
Şu sayfayı oku!
Hocalar, bir arabi kitaptan, rastgele bir yer açıp, uzattılar bu kimseye ve;
- Şu sayfayı oku bakalım, dediler.
Sayfayı görünce donup kaldı.
Çünkü yıllar önce mübarek hocasının tekrar tekrar okutup ezberlettiği o sayfaydı bu.
Bir çırpıda okudu tabii.
Hiç takılmadan.
Hocalar takdir edip;
- Okuman çok güzel. Şimdi de tercüme et! dediler.
Takır takır yaptı tercümeyi de.
Yine hiç takılmadan.
Birincilikle kazandı imtihanı.
Evine gelince hüngür hüngür ağladı.
Ve “Fatiha”lar gönderdi bu büyük zatın ruhuna.
|