Kâfirlerle Müslümanlar cenge hazır durdular bir gün.
Ancak küffâr içinde bir bahadır vardı ki, ona diş geçiren biri yoktu o devirde.
O pehlivan, atını meydana sürüp, mağrur bir eda ile seslendi:
- Ey Müslümanlar! Sizde hiç pehlivan yok mudur?
Müminlerden birkaçı çıktıysa da, şehit oldular birer birer.
Kâfir, daha bir gururlanmıştı.
Kibrine kibir katıp Peygamber efendimiz aleyhisselama seslendi bu defa:
- Ya Muhammed! Bari amcan oğlunu gönder de, o da görsün erlik ne olduğunu!
Şah-ı merdan “radıyallahü teâlâ anh” bunu duyup, hiddetinden titremeye başladı.
Ona haddini bildirmek için vardı Efendimiz aleyhisselama:
- Ya Resulallah! İzin ver, gidip vurayım şu kâfirin boynunu!
Efendimiz aleyhisselam;
- Peki ya Ali, var cenk et! buyurdu.
Ardından da;
- Allah’ım! Sen Ali’ye yardım eyle!
diye dua ettiler.
Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh”, atını kâfirin üzerine sürerken bir nara attı ki, korkudan ödleri koptu kâfirlerin.
Kimi düşüp can verdi.
Çoğu da baygın vaziyette yerlere serildiler.
Mağrur kâfir de korkudan titriyordu.
Şah-ı merdan, kâfiri imana davet etti önce:
- Gel Müslüman ol! Kardeş olalım!
- Hayır, dövüşelim.
Vebal kalmamıştı artık.
Kılıcını kaldırıp şiddetle çaldı.
Müşrik, kalkanıyla korunduysa da, bu müthiş darbeyle yere yıkılmıştı.
Şah-ı merdan üstüne çıkıp, dayadı kılıcını boğazına.
Ve tekrarladı teklifini:
- Gel iman et, kardeş olalım.
Yine kabul etmedi.
Yenilmeyi, altta olmayı hazmedememişti.
Bir an evvel öldürsün diye, mırdar tükrüğünü fırlattı hazret-i Ali’nin nurlu yüzüne.
Peki, o ne yaptı buna karşı?
Öldürmekten vazgeçip, kalktı üzerinden.
Kâfir şaşırmıştı.
Yerden doğrulurken sordu:
- Niçin öldürmedin beni?
- Biz nefsimiz için adam öldürmeyiz.
- Ne? Anlamadım.
- Seni “Allah için” öldürecektim. Ama bana o hakareti yapınca nefsime zor geldi. “Allah için olan halis niyetime, nefsimin arzusu karışır” diye korktum ve vazgeçtim öldürmekten.
Müşrikin kafası iyice karışmıştı:
- Siz hep Allah için mi öldürürsünüz?
- Elbette.
Müşrikin kalbine hidayet nurları dolmaya başladı o anda.
- “Ya Ali! Sizde bu halis niyet bulunduğuna göre dininiz haktır” dedi.
Sonrası malum.
“Kelime-i şehadet”i getirip imanla şereflendi.
Az önceki iki düşman dost olmuştu.
Sevgiyle kucaklaştılar.
|